15 Eylül 2014 Pazartesi

Göztepe Fırtınasının Mimarı Adnan Süvari...



Adnan Süvari’yi çocukluk yıllarımda Küçükyalı’daki evimizin önünden, açık mavi renkte ve de yanılmıyorsam kuyruklu bir Dodge marka araba ile geçerken tanımıştım..Annem gösterirdi ‘Bak Adnan Süvari geçiyor’ diye ama ben onu asıl Yeni Asır gazetesinin spor sayfalarında görürdüm sıkça..Sabah akşam mahallemizden, bizim kapının önünden geçen bu adamın kurduğu takım yıllarca üç büyüklere kök söktürmüş, milli takımda görev yaptığı yıllarda ise önemli başarılara imza atılmıştı..Sonradan Göztepe’de voleybol şubesinde görev yaptığım dönemde tanışma fırsatı bulduğum, benim küçüklük kahramanlarımdan Nevzat Güzelırmak ve Halil Kiraz’dan o yılları dinlemek beni pek mutlu etmişti..
Ahmet Yavuz tarafından Adnan Süvari hakkında yapılan bu derleme, unutulmamasına bir katkıda bulunabilir mi acaba?
Adnan Süvari-Unutulan Bir Futbol Entellektüeli..
Anadolu takımları henüz haftada iki antrenmanla yetiniyor, futbol henüz “futbôl” diye telaffuz ediliyor, Türkiye’nin futbolda en eski şehri İzmir profesyonellikte hâlâ arka saflarda yer alıyordu. Ege şehrinde 1955 yılında Yün Mensucat isimli bir fabrikanın futbol takımı İzmir şampiyonu oluyordu. Bu takımın futbolcu-antrenörü Adnan Süvari, forvetiyse Metin Oktay’dı.
Süvari sadece futbol sahasında değil, fabrikanın işlerinde de görevin başındaydı. Fabrika müdürü onu tekstil mühendisliği okuması için İngiltere’ye göndermeye karar vermişti. Üç buçuk yıl boyunca eğitim gördüğü İngiltere’de de futboldan uzak kalmayacak, yaz aylarında aldığı antrenörlük eğitimiyle futbolun mühendisliği için de gereken donanımı edinecekti. Dönüşte Yün Mensucat’ın iflasıyla birlikte yeni bir fabrikada işe başlıyordu. Bir taraftan da eski okul arkadaşı Selman Yaşar, onu 1959-60 sezonunda Karşıyaka’nın başına davet etmişti. O da arkadaşının bu teklifini geri çevirmedi.
Takımda Ogün Altıparmak isimli genç bir santrfor ışıl ışıl parlıyordu. Süvari’nin yönetimindeki ilk sezonda tam 23 gol atmıştı. İkinci sezon Süvari ona Pele’nin deplaselerini anlatmış, sol ve sağ açıklara kat etmesini öğütlemişti. Adnan Süvari 1960-61 sezonu başladıktan sonra ekim ayında görevden ayrılmıştı ama takım hücum varyasyonlarını onun öğrettiği gibi uygulamaya devam etmişti. Bu taktikle Ogün Altıparmak bir önceki sezonki gol performansını tekrarlayamasa da takım oyunu için daha faydalı bir futbolcuydu artık. O sezon sağ ve sol kanat oyuncuları 15’er gol atmışlardı. “Süvari’nin benim üzerimde çok emeği var” diye anlatıyor Altıparmak. “Şut duvarını hayatımda ilk kez Adnan Süvari’nin antrenmanlarında gördüm, pozisyon almayı onunla öğrendim. Kısa bir süre beraber olmamıza rağmen gelişimimde büyük rol oynadı.”
İlkokulu İtalyan Mektebi’nde, ortaokulu Saint Joseph’te, liseyi Avusturya Lisesi’nde okumuş, İzmir Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu’ndaki eğitimi sırasında ağabeyiyle birlikte Göztepe’de top koşturmuştu Süvari. Şimdi bu iki kardeşten büyük olanıSebahattin Süvari, o kulübe başkan olmuştu ve takımı küçük kardeşine emanet ediyordu. Adnan Süvari’nin görevi,  mahalleden ağabeyi olduğu futbolcu kardeşlerine İngiltere’de öğrendiklerini öğretmekti.

1960 yılında soğuk bir kış günü İzmirli gençler Adnan Süvari’nin etrafında toplanmıştı. Teknik adam, futbolcuları sahaya basketbol düzeniyle yerleştirdi ve topu eline aldı. Oyuncularından topu birbirlerine eliyle atmalarını istiyordu.
“Bugüne kadar Türkiye’de oynanan oyun sistemlerinin hiçbirine itibar etmeden elindeki kadronun yeteneklerini dikkate alarak kendi oyun sistemini yarattı ve uygulamaya koydu” diyor 1961-1969 yılları arasında Göztepe forması giyen Ceyhan Yazar. “Bize ilk öğrettiği şey, hücum yaparken ofansif olarak kimin nereye deplase olması gerektiğiydi.”
Bu öğreti, Karşıyakalı Ogün Altıparmak’ın anlattıklarıyla benzerlik gösteriyordu. O dönem Süvari’nin aklında hep hücum varyasyonları vardı. Göztepe’deki ilk yıllarında 1958’in Brezilyasına benzer bir takım hayal ediyordu. Elindeki oyuncular belki birer Didi, Pele, Garrincha değildi ama hepsi gençti ve öğrenmeye isteklilerdi.
Adnan Süvari özellikle 1966-1969 yılları arasında milli takımı çalıştırdığı dönemde Milliyet gazetesinde sık sık basın mensuplarına planlarından bahseder ya da yazılar kaleme alırdı. Kafasındaki planları kamuoyuyla paylaşırdı. Milli takımda göreve gelmeden önce savunucusu olduğu “bünyeye uygun sistem” çalışmalarını uygulamak için işe koyuldu. 1966 yılında milli takımın başına geldiği ilk günlerde futbolu basketbola benzetiyordu:“Belli bir sistemle futbolu robotlaştırmak doğru değildir. Futbol bugün basketbol gibidir. Üç unsur büyük rol oynar: Çabuk top oynama, boş saha oyunu, deplasman…”
Adnan Süvari bu demeçlerde söylediklerine ne kadar inandığını Göztepe’de yaptıklarıyla çoktan ispatlamıştı. 1962’de 4-3-3’ü takımın kalıcı taktiği olarak belirlemişti. Süvari’nin bu taktik dizilimi 1962 Şili Dünya Kupası’nda Brezilya’nın taktiğini andırıyordu. Zaten Süvari de dünya futbolunu yakından takip eden, pek çok Dünya Kupası’nı yerinde seyreden, rakip takımları izlemeye giderek video kayıtlarını alan bir futbol adamıydı.
“1962 yılında artık 4-3-3 sistemini net olarak uygulamaya başlamıştı” diye anlatıyor Ceyhan Yazar. “Elinde Fevzi Zemzem gibi güçlü bir forvet vardı. Taktiği de ona göre şekillendirmişti.” Fevzi Zemzem, Süvari’nin deplase beklentilerini karşılıyor, birebirde adam eksiltiyor, üstüne üstlük güçlü fiziğiyle yan toplarda etkili oluyordu. Ama arkasında onu besleyecek, pozisyona sokacak organizasyonu oluşturan oyunculara ihtiyacı vardı.
Geri dörtlünün solunda oynayan Çağlayan, orta üçlünün ortasında oynayan Gürsel ve yine orta üçlünün solunda oynayan Nevzat, tam da Fevzi’nin ihtiyacı olan üçlüydü. “Tıpkı ‘üç silahşörler’ gibi birinin başladığı hareketi diğer ikisi aynı anda algılar ve başlatılan pozisyona yardıma giderek hücum organizasyonunun başarıyla tamamlanmasına katkıda bulunurlardı” diyor Ceyhan Yazar.
KEDİ KALECİ ALİ ARTUNER
Kaleci Ali Artuner, topu eliyle oyuna sokar, orta sahanın ortasındaki Gürsel’e yollardı. O sırada Fevzi sol kanada veya sağ kanada deplase olur ve topu alırdı. Tek pasla tekrar Gürsel’e gönderirdi. Defans dörtlüsünün solundaki Çağlayan da hücuma gelir, Nevzat ve Gürsel’le hazırlık pasları yaparlardı. Orta sahanın sağındaki Ertan ve hücumdaki Nihat, Fevzi ve Halil pozisyon kollardı. Bazen Çağlayan’ın rolünü defansın sağındaki K. Mehmet alırdı. Defansın ortasındaki Hüseyin ve B. Mehmet de duran toplarda sık sık ileri çıkardı. Çünkü Adnan Süvari için takımın tüm oyuncuları potansiyel golcüydü. Orta sahanın ortasında görev yapan Gürsel ve Nihat’ın bile pek çok golü vardı.
“Kondisyon kolektif oyunun şartıdır. Her futbolcunun sahada tabanını basmadığı yer kalmamalıdır. Yer mefhumu ortadan kalkmıştır” diyordu bir demecinde Süvari. 4-3-3 dizilişi onun için gerçekte yalnızca kâğıt üstündeydi. Futbolcuların hepsi, her an her yerde olabilmeliydi. İşte Süvari’nin total futbolunun kanunları bunlardı.
Efsane Göztepe’nin santrforu Fevzi Zemzem “Futbolu bırakıp da antrenör olduktan sonra ne kadar büyük bir teknik direktör olduğunu daha iyi gördüm” diyor. “O yıllarda bize öğrettiklerini aradan 15 yıl geçtikten sonra antrenörlük kurslarında ‘modern futbol’ diye öğrettiler.”
Göztepe, 1964-65 sezonunda daha sonradan UEFA Kupası adını alan Fuar Şehirleri Kupası’nda mücadele etmeye başladı. 1955-1958 yılları arasında bu turnuvaya sadece ticari fuarları olan Madrid, Londra ve İzmir şehirlerinin takımları katılabiliyordu ama 1958 yılında bu kural kalktı. Göztepe 1964-67 yılları arasında üç sezon boyunca oynadığı ilk tur maçlarının ardından turnuvaya veda etmişti. 1967-68 sezonunda ise Süvari’nin takımı artık yedi-sekiz yıldır beraber oynayan futbolculardan kurulu bir ekip haline gelmişti. Önce Antwerp’i, ardından Atletico Madrid’i elemişlerdi. Üçüncü turda Vojvonida’ya eleneceklerdi. Bir sonraki sezon Marsilya, Arges Pitesti ve OFK Belgrad’ı eleyip çeyrek finale yükseldiler. Hamburg turnuvadan çekilince yarı final oynamaya hak kazanmışlardı. Macar temsilcisi Ujpest’e kaybetmeleri zaferi gölgelemiyordu.
1968-69 sezonunda kazanılan Türkiye Kupası, bu kez Kupa Galipleri Kupası’nın kapısını açıyordu. İlk turda US Lüksemburg kolay lokmaydı ama Toshack’lı Cardiff, hiç de yabana atılacak bir takım değildi. İzmir’de elde edilen 3-0’lık galibiyet çeyrek finalin kapısını aralıyordu. Ama Roma yarı finale izin vermiyordu. Avrupa’daki zaferlerin yanı sıra Göztepe Süvari yönetiminde iki Türkiye Kupası, iki de Cumhurbaşkanlığı Kupası kazanmıştı.
Süvari’nin ideali, futbolcuların sahada neler yapmaları gerektiğine bireysel olarak karar verecekleri bir altyapı oluşturmaktı. 10’uncu yılın sonunda, 1970 yılında artık Göztepe buna hazırdı. 1970 yılının ekim ayında şöyle diyordu Süvari: “Göztepe’den artık taktiği kaldırdım. Futbolcularıma sadece maçtan önce soyunma odasında sahaya çıkacakları şekli söylüyorum. Şimdi Göztepeli futbolcular kendi bildikleri gibi ve oyun zekâlarını kullanarak oynuyorlar.” Göztepe o sezonu Galatasaray ve Fenerbahçe’nin arkasında üçüncü sırada tamamlayacaktı.
Süvari’nin bize 60’larda öğrettiklerini aradan 15 yıl geçtikten sonra antrenörlük kurslarında ‘modern futbol’ diye öğrettiler” Fevzi Zemzem
Adnan Süvari, 1966 yılında milli takıma da kimlik kazandırmak için kolları sıvamıştı. Göreve geldiği gün verdiği demeçte şöyle diyordu: “Türk milli takımımıza istikamet verebilmek için ilk toplantılarımızda bünyemize uygun sistemi aşılamamız ve aynı zamanda sistem içindeki taktiklerimizi çalıştırmamız gerekmektedir.” İlk milli deneyimde rakip Federal Almanya’ydı. Süvari maç öncesi cesur açıklamalarda bulunuyordu:
“Türkiye yıllar yılı 1-9-1 taktiğiyle müdafaa yapmıştır. Bu hatalı bir yoldur. Zira takımımız sahaya çıkarken rakibine mahkûm olmakta, ‘Aman dört-beş gol yemeyelim’ diye tiril tiril titremektedir. Verilen bu taktiğin milli takımımızın şahsiyetini silip süpürdüğünü kaydetmek isterim. Ben buna taraftar değilim. Açık oynayacağız. 10 tane de 20 tane de yesek yine açık oynayacağız. Hakiki değerimizi anlamamız lazım.”
Milli takım Süvari yönetimindeki ilk maçını 1966 Dünya Kupası finalisti Federal Almanya’ya karşı oynadı ve 2-0 kaybetti. Sonraki maçta rakip bu kez dünya dördüncüsü Sovyetler Birliği’ydi. Ve milliler, tarihi zaferlerden birini alarak Moskova’dan 2-0’lık galibiyetle döndüler. Bu galibiyete rağmen maçın ardından Süvari’nin ayakları yere sağlam basıyordu. “Futbolcularımız kendilerine iyi bakmıyorlar ve hâlâ tam profesyonel değiller” tespitiyle milli takımın kusurlarını sıralıyordu.
1968 yılına kadar milliler, özellikle deplasman maçlarında dişine göre rakipler karşısında zorlanmasa da İspanya ve Çekoslovakya gibi güçlü rakipler karşısında başarılı olamamıştı. 24 Nisan 1968 günü deplasmanda Polonya’ya karşı oynanacak maç öncesi Adnan Süvari, gazete aracılığıyla yeni bir taktik duyuruyordu: “Milli takım bundan böyle 1-4-2-3 oynayacaktır.” 1966 yılında İngiltere’nin 4-3-3’ü uygulayarak şampiyon olduğunu, 1967 sonlarında buna karşı tedbir alındığını ve tek yeniliğin 1-4-2-3 olduğunu savunuyordu. Ama milliler bu maçtan 8-0 gibi bir hezimetle dönecekti. Bu maç, Adnan Süvari için milli takımdaki sonunun başlangıcı oldu. Dünya Şampiyonası grup eleme maçlarında alınan iki mağlubiyetin ardından görevinden ayrıldı.
Adnan Süvari yıldız oyunculardan pek haz etmezdi. Onları takım oyununu önünde engel olarak görürdü. Bu tutumu özellikle milli takımda çok fazla eleştirdi. Can Bartu, Sanlı Sarıalioğlu, Yusuf Tunaoğlu gibi oyuncuları zaman zaman milli takıma çağırmayınca kamuoyunun hedefi haline gelmişti. Ama o, bu seçimini şöyle açıklıyordu:“Ben bugün kolektif oyun bakımından bir takımın bütün oyuncularını aynı seviyede tutmak isterim. Birlik ve beraberlik en az teknik ve taktik kadar lüzumludur.” Yıldız statüsündeki futbolcuların diğer futbolcuların kendilerini alt seviyede hissetmelerine neden olacağını düşünüyordu.
Baskılara dayanamayacak 22 Ocak 1967’de Tunus’a karşı oynanan hazırlık maçında Sanlı ve Yusuf’u kadroya alacaktı. Ama maçtan sonra da şunları söylemekten geri durmayacaktı:“Son milli maçta Yusuf ve Sanlı’yı milli takıma koyduk. Değerleri ayaklarında top tuttukları sürece ortaya çıkıyor. Benim futbol anlayışım topu ayakta fazla tutmak değildir.”
Göztepe’de de hiçbir oyuncunun ön planda olmasına izin vermiyordu. O takımın oyuncuları 10 yıl boyunca “mahallenin çocukları” olarak kaldılar. Sadece Gürsel’in ayrı bir yeri vardı takımda, o da kaptanlık görevini yerine getiriyordu.
Antrenör Bülent Eken’in Danimarka’dan Nielsen isminde bir golcü getirmesine çok sinirlenmişti Adnan Süvari. Ona göre Göztepe’nin yabancı futbolcuya ihtiyacı yoktu. Bülent Eken’le sırf bu yüzden arası açıldı. “Benim Nielsen’e insan olarak hiçbir itirazım yok. Fakat ben buralara Türk futbolcularıyla geldim. Bu nedenle beni buralara getiren Türk futbolcularından herhangi birinin yerne Nielsen’i tercih etmek zorunda kalmam beni üzüntüye sevk eder.” Süvari’nin Göztepe’si yurtiçinden de yalnızca üç transferle beslendi. Sebahattin Kuroğlu Beşiktaş’tan, Hüseyin Yazıcı ve Ali İhsan Okçuoğlu ise Fenerbahçe’den transfer edilmişti. Geri kalan tüm futbolcular Ege’nin kendi çocuklarıydı.
Futbolcularına karşı koruyucu ve kollayıcı tutumu saha dışında da onu saygın bir yol gösterici haline getiriyordu. Süvari tam dört dil biliyordu. İngilizceyi, Almancayı, Fransızcayı ve İtalyancayı ana dili gibi konuşuyordu. Göztepe’nin Lüksemburg Union karşısında oynadığı maç sonrasında düzenlenen basın toplantısında, Frankofonlar için Fransızca, İtalyanlar için İtalyanca konuşmuştu. Yabancı basın buna çok şaşırmış, ertesi günkü gazetelerde“Entelektüel Teknik Direktör Adnan Süvari” başlıklarını atmışlardı.
Futbolcularına da her zaman özel ilgi gösterdi. “Adnan hocayla aynı mahallede büyüdük. O, mahalledeki abimizdi, hocamızken de bu durum değişmedi. Bize İngilizce dersleri verirdi. Adab-ı muaşeret kurallarını öğretirdi” diye anlatıyor efsane takımın “bombacısı” Halil Kiraz. Ceyhan Yazar ise “Hiçbirimiz onun 11 yıllık antrenörlük hayatında bir kez olsun küfür ettiğini ya da aşağılayıcı bir davranışta bulunduğunu görmemiştir. Her sözü bir temele dayanır, konuşmalarında bizlere hep moral ve özgüven aşılardı” diyor.
Takımın motivasyona ihtiyacının olduğu durumlarda da ne söyleyeceğini iyi bilirdi. Maç öncesi ritüelleri o takımın tüm futbolcularının hafızalarında en canlı haliyle varlığını koruyor. “Maç için tüm hazırlıklarımızı tamamlayıp soyunma odasındaki banklara oturduğumuz andan itibaren kimse konuşmaz, orası kutsal bir mabedin ulvi sessizliğine bürünürdü. Bu sesizliği hocamız Adnan Süvari’nin o günkü maçın atmosferine göre değişen, bazen son düşüncelerini, bazen tek bir cümlesini dinler, sahaya motivasyonumuz en üst düzeyde çıkardık” diye anlatıyor Ceyhan Yazar.
Deplasmandaki meşhur Antwerp maçının öncesinde İngiltere Milli Takımı ile Belçika’nın Anvers şehrinin sokaklarında karşılaştıkları anda Süvari, ertesi günün maç öncesi konuşmasını hazırlamıştı. 1966 Dünya Kupası şampiyonu İngiltere’nin menajeri Sir Alf Ramsey, futbolcuların şaşkın bakışları arasında Adnan Süvari ile kucaklaşıyordu. İskoçya, İrlanda ve Galler’in milli futbolcuları, o gün Belçika’nın ünlü oyuncusu Wan Himst’in jübile maçı için oradaydılar. Sir Ramsey, bu maça Süvari’yi ve öğrencilerini de davet etmişti.
Antwerp maçı saati gelip çatmıştı. Maç öncesi Süvari rutin konuşmasını bir türlü yapmamıştı ve takımı sahaya davet eden ikaz zili çaldığında futbolcular çıkış tüneline yönelmişti. Birkaç adım atmışlardı ki, Süvari’nin sesi duyuldu: “Bir dakika durunuz.”Hep birlikte Süvari’ye dönmüştü futbolcular. “Benim nezdimde dünya şampiyonu İngiliz milli oyuncuları kadar değerlisiniz. Allah yardımcınız olsun. Başarılar dilerim.” Süvari’nin bu sözleriyle birlikte Göztepe o gün Antwerp’i deplamanda 2-1 mağlup etmişti. Bu aynı zamanda Türk takımlarının Avrupa kupalarında son sekiz yıldaki ilk deplasman galibiyeti oluyordu.
Sebahattin Süvari’nin 1970 yılındaki vefatının ardından yönetimle anlaşmazlığa düşen Adnan Süvari’nin adı Fenerbahçe ve Karşıyaka anıldı ama o 1970-71 sezonun sonunda bir daha teknik direktörlük yapmamak üzere köşesine çekildi. 1972 yılında evlendi, iki kız çocuğu oldu, uzun süre federasyon üyeliğinde bulundu, sigortacılık işine girdi, Milliyet gazetesinde köşe yazıları kaleme aldı ve Türk futbolu üzerine kafa yormaya devam etti.
1991 yılının 19 Mayıs’ının akşamı kızı Özlem Süvari’ye şöyle söylemişti: “Ben arkamda sizlere bir anahtar bırakarak gidiyorum. Bu anahtar soyadınızdır. Ve onunla tüm kapılar sizlere ardına kadar açılacaktır.” Bu konuşmadan 15 gün sonra bir kalp krizi geçirerek aniden ebediyete uğurlandı. Türk futboluna dönemin ilerisinde düşünmeyi, kişilikli futbolu, ilk yumruğu vurmayı öğretti. 1990’lı yıllarda Derwall ve Sepp Piontek’ten ihraç ettiğimiz güveni çok öncesinde aşılamaya çalıştı. Modern oyun anlayışıyla Türkiye’deki hücum futbolunun ilk örneklerini sergiledi. Üstelik bunu dünya trendlerini takip eden bir futbol görüşüyle gerçekleştirdi. Böylece sadece ailesi için değil; yaptıkları, söyledikleri, gerçeğe dönüştürdüğü hayalleriyle ardında Türk futbolu için de pek çok kapıyı açacak anahtarlar bıraktı.
UNUTULMAZ MAÇLAR
Alsancak Stadı, Alsancak olalı böyle maçlar görmemişti!
Göztepe – Atletico Madrid: 3-0
Fuar Şehirleri Kupası 2. Tur 2. maç
22 Kasım 1967
İlk turda Antwerp’i eleyen Göztepe, ikinci turda 1965-66 sezonunda İspanya şampiyonu Atletico Madrid’le eşleşmişti. İspanya’daki ilk maç 2-0 bitmişti. Bombacı Halil’in ağları delen penaltısı Göztepe’yi öne geçiriyordu. Kaptan Gürsel durumu 2-0 yapmış ve Halil son dakikadaki müthiş füzesiyle Atletico Madrid’i yere sermişti.
Göztepe – OFK Belgrad: 2-0
Fuar Şehirleri Kupası 3. Tur 2. maç
29 Ocak 1969
3-1 biten ilk maçın sonunda soyunma odasına dönen Nevzat, Adnan Süvari’nin tepkisinden çekiniyordu. Ama Süvari, “Aferin çocuklar” diyordu. “Deplasmanda çok değerli bir gol attınız.” Göztepe ikinci maçı 2-0 kazandı ve futbol tarihinde ilk kez bir Türk takım adını çeyrek finale yazdırdı.
Göztepe – Cardiff: 3-0
Kupa Galipleri Kupası 2. Tur 1. maç
12 Kasım 1969
1968-69 sezonunun Türkiye Kupası şampiyonu Göztepe, ülkemizi Kupa Galipleri Kupası’nda temsil etme hakkını kazanıyordu. İlk turda Marsilya’yı elemişlerdi ancak ikinci turda rakip Toshack’lı Cardiff zor bir rakipti. Göztepe’deki ilk maçta Fevzi, Ertan ve Nielsen’in golleriyle gelen galibiyet turun kapısını aralıyordu.
SÜVARİ’NİN KEHANETİ
Adnan Süvari, Karadeniz fırtınasını beş yıl öncesinden öngörmüştü
1969-70 sezonunda Orduspor-Göztepe maçının ardından basına verdiği demeçte Süvari, Karadeniz takımlarının yakın zamanda patlama yapabileceğini söylüyordu.“Karadeniz’den yükselen bir tehlike var. Gelecekte Türk futbolunun ağırlığını bu sahilin gençleri taşıyacaktır.” Süvari, Karadeniz takımlarının tek eksiğinin antrenör olduğunu söylüyordu. Kehanetin gerçeğe bürünmesi çok gecikmedi veTrabzonspor 1975-1984 yılları arasında tam altı kez şampiyon olarak o döneme damgasını vuran Karadenizli oldu.
Kaynak: Ahmet YAVUZ

Göztepe Tarihinden Sayfalar......

GÖZTEPE

Izmir’in futbolla tanismasi yüzyilin baslarina rastliyor. Türkiye’de futbolun oynandigi ilk sehirdir Izmir. Kentte sosyal yasam, sanayi ve ticaret gibi, fubol da yabancilarin egemenligindedir. Dönemin maçlari Apollon, Pelops, Evangelidis, Midilli gibi Yunan-Ingilis-Ermeni karisimi takimlarla yapilmaktadir. Izmir’in ilk spor kulübü olarak Karsiyaka 1912’de kurulur. 1914’te onu Altay izler… Altay futbolda, kisa sürede kentin en basarili takimi haline gelir. Fakat basari çekismeleri de beraberinde getirir. 1923’teki Ankara seyahati sonrasi Dönertas grubunun ayrilmasiyla Altinordu kurulur. Ama huzursuzluk sona ermez. 1925’te bu kez Aydin’a giden kafilede, tren yolculugu sirasinda tartisma çikar. Aslinda o seyahatten önce de, Altay’da Alsancaklilarla, Kokaryalilar’in (Güzelyali) arasi açiktir. Trende tartisilan olayin ne oldugu hala bilinmez ama iki grubun taraftarlarinin birbiri oyunculari aleyhine yapilan tezahürattan bu kavganin çiktigi söylenir. Sonuçta Nebil ve Vefat kardeslerle, Ferit Simsaroglu, Necati, Ferit, Nüzhet ve Muzaffer beyler, yeni bir kulüp kurma fikrini benimserler.


Kuruluş 14 Haziran’da
Gayriresmi olarak bugünkü Göztepe’mizin temeli böylece atilmis olur. 14.06.1925’te yapilan ilk kongrede Göztepe’mizin fahri baskanligina o günün valisi Kazim Dirik seçilir. Idare heyetinde ise su isimler bulunmaktadir: Simsar Fehmi (Simsaroglu) Baskan, Turan Dirik 2. Baskan, Mühendis Aziz, Mustafa, Murteza, Serif ve Alaettin Beyler, Ahmet Özgirgin (Genel Kaptan), Adil Burgöz (Denizcilik Subesi). Mithatpasa Caddesi 1091 numarada, bir yöneticiye ait yillarca “kampevi” olarak kullanilan binaya yerlesen kulübümüz, 10 Mart 1966’da 1170 numaradaki Denizcilik Lokali’ne (bugünkü kulüp binasi) tasinacaktir. Kurulus kongresinde kulübümüzün adinin, semtin adi olan GÖZTEPE, renklerinin SARI KIRMIZI, formasinin çubuklu olmasi karara baglanir. Fuat Göztepe efsanesi Baslangiçta hayli dar olan kadro, daha sonra diger küskünlerin de katilmasiyla güçlenir. Altay’dan Göztepe’mize katilan son oyuncu, yine Alsancaklilarla anlasamayan Fuat Göztepe’dir. Okulda baslayan futbol hayatina Altay’in üçüncü takiminda devam eden Fuat Göztepe, bir maçta Dominico isimli Rum futbolcunun kendi yerine oynatilmasini hazmedemez ve 1931’de Göztepe’mize geçer. Göztepe’miz bu tarihte federe olmustur. Fuat Göztepe o dönemde, senede sadece bir veya iki kez yapilan milli maçlarda, toplam 5 kez A Milli Takim formasini giyer. Yunanistan’in Enonis takiminin 4-3 maglup edildigi maçta 4 golü de atarak destan yazar. Izmir mahalli kümesindeki ilk maçlarini, 1926 yilinda Altay, Bayrakli ve Hilalspor’un katildigi Beyaz Grup’ta oynayan Göztepe’miz, 1937 yilinda bir emrivaki ile karsi karsiya kalir. Dönemin Valisi Fazil Güleç, yakin semtlerdeki kulüpleri birlestirme karari almistir. Göztepe’yi, emir verip, “Doganspor” adi altinda Izmirspor ile birlestirir. Ayni dönemde Altinordu, Altay ve Buca “Üçok”, Karsiyaka ve Bornova da “Yamanlar” adiyla birlestirilir. Birlesme önerisi kulüpler tarafindan pek hos karsilanmamistir, ancak Vali Güleç “Birlesmeyeni kapatirim” tehdidini savurunca baska çare kalmamistir.


İzmirspor’la Birleştik
Ne var ki birlesen Izmir kulüpleri, Güleç’in Balikesir’e tayini çikinca ayrilip yeniden eski isimlerini alirlar. Ilk yillar, yeni kulüp olmanin yokluk ve sancilari arasinda pek parlak geçmez. Öyleki Göztepe’miz Mahalli Lig’deki ilk sampiyonlugunu Izmirsporla birlestikten sonra Doganspor adiyla lige katildigi 1937 yilinda kazanir. Yani kurulduktan tam 12 yil sonra… 1941-1944 yillari arasinda kendi adiyla üç sampiyonluk daha kazanan Göztepe’miz, artik ulusal düzeyde de oldukça basarili maçlar çikarmaktadir. 1948’de Yunan sampiyonu Apollon’u yenip Göztepe’mize kupa kazandiran ekipte Mustafa Orçunos ile birlikte Seracettin, Mehmet Öktem, Nezihi, Arap Alaattin, Semihi ve Muhsin Avlar gibi önemli futbolcular da vardir.


İlk Şampiyonluk
Yil 1950… Istanbul sampiyonu Besiktas, Ankara sampiyonu Gençlerbirligi, Izmir sampiyonu Göztepe ile grup sampiyonu Izmit Kagitspor Türkiye Sampiyonlugu için karsilasmaktadir. Göztepe’miz Gençlerbirligi’ni 4-1, Kagitspor’u 3-0, Besiktas’i da 1-0 yenerek Türkiye sampiyonlugu kupasini Izmir’e kazandiran ilk takim olur. Sedat Çaglayan’in oynadigi 50’li yillarda Seracettin Kirklar’i, Sagbek Sümer’i, Kaleci Erdogan Akin’i ve diger kahramanlariyla Göztepe’miz, 1952-53’te yeniden Izmir sampiyonu olur. Bu arada profesyonellik resmen baslamistir. Mücadele önce mahalli profesyonel ligde sonra milli lig düzeyinde yapilmaktadir. Izmir ekipleri Istanbul maçlarina Bandirma’ya kadar tren, sonra vapurla, Ankara maçlarina da trenle, birlikte gitmektedirler. Çünkü cumartesi ve Pazar günleri iki maç oynanmaktadir. Bu dönemin Göztepe’si Istanbul’da, zaman Fenerbahçe, Galatasaray ve Besiktas’a karsi galibiyetler alabilmekte ve parlak gelecegin isaretlerini vermektedir.


Atletico Madrid Zaferi
Göztepe’miz Avrupa’daki ilk yillarinda deneyimizdir. 1964-65’te Göztepe’miz Romen Petrolül’e elenir. Ikinci yil 1860 Münih faciasi yasanir. Izmir’de 2-1 galip gelen GözGöz Münih’te sefilleri oynar ve elenir. Giderek deneyim kazanan Göztepe’miz, Anwers’le baslayan zaferlere imza atar. Bu yillarin en büyük zaferi kuskusuz Izmir’de Atletico Madrid’e karsi yasanmistir. 1967-68 Fuar Sehirleri 2. Turundaki o maçin bir numarali kahramani “Bombaci” Halil Kiraz o gün 3-0 kazandiklari maçta biri penaltidan iki gol atmisti. Attigi penalti golü ise kalecinin bakislari arasinda aglari yirtmisti. Göztepe’miz Atletico Madrid’i eler ama bir tur sonra Yugoslav Voyvodino’ya elenir. GözGöz’ümüz 1968-69 sezonunda kupanin en güçlü takimi olarak nitelendirilen OFK Beograd’la yaptigi ilk maçta 3-1 malup oldu. Bu Göztepe’mizi ümitsizlige düsürür. Ancak GözGöz rövans maçini 2-0 kazanarak 4. tura çikar. Hamburg çekilince 5. tura yani yari finale yükselmeyi basarir. Fakat Macar Ujpest Dozsa karsisinda tutunamaz, 1-4 ve 4-0’lik yenilgilerle elenir. Göztepe’miz 5 tur atlayarak 72 takim arasindan yari final hedefine ulasir. Ama yillar sonra Galatasaray 64 takimla 4 tur geçerek bu hedefe ulasir. Göztepe’miz bunu tamami yerli futbolcularla gerçeklestirmistir…


3.tura yükseldik
1969-70’te ise Göztepe’miz Kupa Galipleri’nde Galler’in Cardiff City takimiyla eslesti. Besiktas’in eski çalistiricisi Toschack bu takimda oynuyordu. Izmir’deki maçi Göztepe’miz 3-0 kazandi. Rövansta ise stat tiklim tiklim doluydu. Nasi olur da bir Türk takimi bizi yener diyen herkes oradaydi. Teknik Direktörümüz Adnan Süvari ilk defa o maçta adam adama markaj yaptirdi. Özer’i Toschack’in üstüne oynatti. Ali Artuner, 5-6 gol kurtarinca Göztepe’miz cesaretlendi. Fakat 75. dakikada yedigi golle Cardiff maçi 1-0 kazandi, turu atlayan taraf ise GözGöz oldu. Göztepe’mizin bu dönemdeki basarilari sadece Avrupa Kupalari’nda degildir. GözGöz’ümüz Türkiye Kupasini 1968-69 ve 69-70’te üst üste iki kez kazanir. Cumhurbaskanligi Kupasi’ni ilkinde Galatasaray’a karsi kaptirirlar ama, ikincisinde Fenerbahçe’yi Ankara’da 3-1 yenerek Izmir’e getirirler. Bu kupa Izmir’de ve Ege’de tek olarak kalir… Daha önce 5 yil kupaya uzanmaya çalisan Göztepe’miz büyük bir hayal kirikligi yasamistir. 1966-67 finalinde 2-0 önde götürdügü maçta Altay’la 2-2 berabere kalip, kupayi kura sonucunda Altay’a kaptirmistir. Ama bu arada ligde de üç büyük denilen stanbullularin korkulu rüyasi olup, sampiyonlugu zorlamis ve üçüncülük basarisi göstermistir. Göztepe’miz 1968-69 Kupa Finalinde Izmir’de Galatasaray ile yapilan maçi Ertan’in golüyle 1-0 kazanir. Istanbul’daki beraberlik de kupayi GözGöz ‘ümüze getirir. Koca Kaptanimiz Gürsel Aksel sonraki yillarda bu finali söyle anlatir: “Istanbul’a ümitli gitmistik. Türkiye’nin en iyi futbol oynayan ekibi ünvanini koruyacak sekilde açik ve atak oyunu tercih etmistik. Ilk yariyi 23. dakikada yedigimiz golle 1-0 yenik bitirdik. 90 dakika da bu skorla kapandi. Uzatmalarda 91. dakikadan itibaren Galatasaray kalesine bir kabus gibi çöktük. 100. dakikada Nihat tek basina ataga kalkti. Ceza sahasina girdigi an bomba gibi bir vurusla topu aglara asti. Artik Istanbul seyircisi de bizi alkisliyordu. Maçin sonunda Antrenörümüz Adnan Süvari ve altin golün kahramani Nihat omuzlarimizdaydi.” 1968-69 ve 1969-70 sezonlarinda basarinin zirvesine tirmanan Göztepe’mizde, rahmetli Adnan Süvari’nin futbolcularina asiri düskünlügü sonucu olusan tutuculugu, o günlerdeki yönetimin de buna seyirci kalisiyla, efsanevi kadroya taze kan verilmesi ihmale ugrar. Gerçi Özer Yurteri, Mehmet Türkkan (Fuji Mehmet) ve Ali Çaglar gibi gençler takima girmeyi basarmistir, ama üç kisi yeterli degildir. Efsanevi adamlar artik yaslanmistir. Göztepe’de basarili dönemlerin, Sabahattin Süvari baskanliginda, Zeki Çirpici, Ahmet Sevil, Muhittin Ekiz, Nuri Öz, Özdemir Boyar, Sakir Sözügür, Turan Atav ve Elhan Özgenel gibi agir toplardan olusan yönetimi artik yorulmustur. Görev yenilere devredilir. 1976-77’de Göztepe’mize oynanan oyunlarin da etkisiyle küme düsülünce, 77-78’de çikis için kollar sivanir. GözGöz’ümüz 1. lide geri döner ama bir sonraki sezon yine kime düser.


Düşüş Dönemi Ve…
Düsüs dönemi baslamistir. Göztepe’miz son 20 yilda bir çok badireler atlatir. Kimi zaman tek bir puanla, kimi zaman averajla sampiyonlugu kaçirir, gün gelir gol averajiyla 3. Lig kapisindan döner, kulübün anahtari valiye teslim edilmek istenir. GözGöz’ümüz artik kendisiyle basbasa kalmistir. Yüzlerce yönetici ve teknik adamin görev yaptigi Göztepe’mizde istifalar, kadro disilar, parasizlik, huzursuzluklar, sevinç ve iskitrar abidesi GözGöz’ümüzü istikrarsizlik ve dogal olarak basarisizliga sürükler. 3. Lig’e düsmekten son anda kurtulan Efsane Göztepe’mizin imdadina Yeni Asir yetisir. Bundan sonraki son 20 yilda da su gelismeler olur:

1981-82: Göztepe’miz 2. Lig’i dördüncü sirada tamamladi.
1982-83: Denizlispor 46 puanla sampiyon olurken, GözGöz’ümüz 36 puanla ligi 5. tamamladi.
1983-84: Eskisehir 49 puanla sampiyon, Göztepe’miz 34 puanla 4. oldu.
1984-85: Son haftaya iki puan önde giren Kayseri, Adana beraberligi ile 40 puana ulasti ve sampiyon oldu. Göztepe’miz Afyon ile 0-0 berabere kalarak 38 puanla 3.lük ile yetindi.
1985-86: Boluspor 52 puanla birinci, Göztepe’miz 37 puanla besinci oldu.
1986-87: Karsiyaka 53 puanla 1. Lig’e çikarken, GözGöz’ümüz 39 puanla ligi altinci tamamladi.
1987-88: Konyaspor 65 puanla sampiyon oldu, Göztepe’miz 56 puanla besincilikte kaldi.
1988-89: Zeytinburnu 85 puanla ligi zirvede bitiriken, GözGöz’ümüz 56 puanla besinci oldu.
1989-90: Göztepe’miz Aydinspor ile çekisti. Efeler 74 puan toplarken GözGöz 65 puanda kaldi.
1990-91: Son haftaya Altay 81, Göztepe’miz 78 puanla girdi. Göztepe deplasmanda Gönen ile berabere kaldi, Altay ise deplasmanda Mugla’yi 2-1 yendi ve ipi gögüsledi.
1991-92: Karsiyaka 78 puanla birinci olurken, Göztepe’miz 53 puanla 4. oldu.
1992-93: GözGöz’ümzü Play-Off’a yükseldi, 18 maçta 13 puan topladi ve ligi 9. sirada tamamladi.
1993-94: Göztepe’miz Klasman Grubu’nu 2. sirada tamamladi. Dardanel 55 puanla birinci oldu.
1994-95: Klasman Grubu’nda son haftaya 51 puanla giren Göztepe’miz Salihli ile 0-0 berabere kaldi, Manisa’yi 4-0 yenen Buca ligi zirvede bitirdi.
1995-96: GözGöz’ümüz ikinci defa Play-Off’a kaldi. Dardanel ve Sariyer 1. Lig vizesi alirken, Göztepe’miz 22 puanla 7. oldu.
1996-97: Göztepe’miz 3. Lig’e düsme korkusu yasadi. GözGöz gibi 40 puani olan Mugla averajla 3. Lig’e düstü.
1997-98: Göztepe’miz sirketlestikten sonra toparlandi ama yine tehlike yasadi. Son haftalara diken üstünde giren GözGöz’ümüz Klasman Grubu’nu 42 puanla 4. tamamladi.
1998-99: Sirketlesme ile güçlenen Göztepe’miz, Play-Off’a girmeyi basardi. Elazig’a evinde 3-1 yenilen sari kirmizi ekibimiz Seker, Sariyer ve Vanspor’u yendi ama kendisi gibi 33 puan toplayan Denizlispor’a geçildi. Vanspor ve Denizlispor direk olarak 1. Lig’e çikmayi basardi, Göztepe’miz ise Antalya’da Ekstra Play-Off’larda Ankara, Batman ve Rizespor’u yenerek 18 yilliik hasrete son verdi.
1999-00: Göztepe’miz 18 yil sonra çiktigi 1. Lig’de ancak 23 puan toplayabildi ve ligin bitimine 6 hafta kala küme düstü.
2000-01: GözGöz’ümüz, Klasman Grubu’nda ligin bitimine üç hafta kala Play-Off’a çikisini garantiledi. Play-Off’ta oynadigi 18 maçta, 14 galibiyet, 2 berabrelik, 4 yenilgi aldi ve 38 puan toplayarak, 2. Lig Şampiyonu olarak Süper Lig’e bir yıl aradan sonra tekrar yükselir.
2001-02: Sarı-kırmızılı ekibimiz, Süper Lig’i 45 puanla 7. sırada tamamladı. UEFA Kupası’na oynama şansını 3 puanla Denizlispor’a kaptırdı.
2002-03: Göztepe’miz 34 maçta topladığı 26 puanla ligi 17. sırada tamamlayınca, küme düşen üç kulüpten biri oldu.

1968-69 Türkiye Kupası Şampiyonu Göztepe......



1968-69 Türkiye Kupası Şampiyonu Göztepe......
 Bu sezonda Galatasaray ile  Fenerbahçe yarı finalde karşılaştılar. Lig şampiyonluğunu kazanan Galatasaray ezeli rakibini 2-1 yenerek kupada da finale yükseldi.

İkinci finalist ise İzmir’den Göztepe oldu. O sezon Avrupa Fuar Şehirleri Kupasında da başarılı sonuçlar alıp yarı finale kadar yükselen Göztepe, Türkiye Kupasının çeyrek finalini çok zorlu bir mücadeleden sonra geçmişti. Ankara’da yapılan ilk maçı Demirspor 3-1 kazandı. İzmir’deki maçta da Demirspor bir gol daha attı ve ilk yarıyı 1-0 önde bitirdi. Fakat pes etmeyen Göztepe ikinci yarıda dört gol atarak maçı uzatmaya bile götürmeden yarı finale yükseldi.

                                                                                                             (Yeni Asır)
Yarı finalde rakip Bursaspor’du. İzmir’deki ilk maç 1-1 berabere bitti. Bursa’daki rövanş maçı da 90. dakikaya kadar 0-0 beraberlikle sürdü. Maç böyle bitse Bursaspor finale yükselecekti. Ancak Nihat 90. dakikada bütün Bursa’yı yıkan ve santrası bile yapılmayan golü atınca ortalık karıştı. Seyirciler taş, sopa, sandalye; ellerine ne geçerse hakeme ve rakip takım oyuncularına fırlattılar. Üç Göztepeli oyuncunun başı yarıldı. Sonunda hakemler ve futbolcular asker kıyafeti giydirilerek stattan kaçırıldı.

                                                (Yeni Asır)

Bu nahoş hadiseden sonra finalde Galatasaray ve Göztepe karşı karşıya geldi. İzmir’deki ilk maçı 1-0 kazanan Göztepe, üç gün sonraki rövanşta İstanbul’da güçlü rakibiyle 1-1 berabere kaldı. Nihat yarı finalde olduğu gibi finalde de uzatma bölümünde gol attı. Böylece Göztepe iki sezon önce kurada kaybettiği kupanın 1968-69 sezonunda ilk kez sahibi oldu.

                                                                            (Yeni Asır)

                                                                              (Yeni Asır)



Dinyakos Sitesinden alıntı...

Bir Futbol Beyefendisi...Adnan Süvari...

adnan süvari

Bir Futbol Beyefendisi...Adnan Süvari...

Tarihimizde ilk kez iki takımımızın farklı kupalarda da olsalar çeyrek finali gördüğü şu günlerde, futbol tarihimizin eski sayfalarına göz atıp, 1968-1969 sezonunda UEFA Kupası’nda yarı final (o zamanki adıyla Fuar Şehirleri Kupası), 1969-1970 sezonunda da Kupa Galipleri Kupası’nda çeyrek final oynayan Göztepe ve onun değerli teknik direktörü, futbol tarihimizin büyük isimlerinden Adnan Süvari’den de bahsetmek gerek.

Adnan Süvari’nin futbol hikayesi, 1955 yılında İzmir şampiyonu olan Yün Mensucat fabrikasının futbol takımıyla başlar. İzmir’i kasıp kavuran takımın, o dönem ki forveti de yine futbol tarihimizin bir diğer önemli figürü, Taçsız Kral Metin Oktay’dır. Futbol takımını yönettiği fabrikanın çalışanı olan Süvari, fabrika müdürü tarafından tekstil mühendisliği okuması için İngiltere’ye yollanır. 3,5 yıl kaldığı İngiltere’de antrenörlük eğitimi alıp bir nevi futbol mühendisliği üzerine de çalışmış olur Adnan Süvari. Dönüşünde fabrikanın ve dolayısıyla futbol takımının kapanması sonrasında Karşıyaka’nın başına geçer.
1,5 sezon çalıştırdığı Karşıyaka ile futbolumuza bir golcüyü daha kazandırır; Ogün Altıparmak. Daha sonraları Fenerbahçe’nin de efsane isimlerinden biri olacak olan Ogün Altıparmak Adnan Süvari’nin “şut duvarı” antrenmanlarıyla golcülüğünü geliştirdiğini, onun antrenmanları sayesinde pozisyon almayı öğrendiğini söyler.
Kardeşi Sebahattin Süvari, öğrencilik döneminde beraber top koşturdukları Göztepe’ye başkan olunca, Adnan Süvari’yi de takımın başına getirir. 1960 yılında başına geçtiği takımdaki hedefi antrenörlük eğitimi sırasında öğrendiklerini beraber oynadığı, mahallede abiliğini yaptığı futbolculara öğretmekti. 1966-69 yılları arasında Göztepe forması giyen Ceyhan Yazar, Süvari’nin felsefesini şöyle açıklar; “Bize ilk öğrettiği şey, hücum yaparken ofansif olarak kimin nereye deplase olması gerektiğiydi.”
Adnan Süvari İzmir’de farklı bir takım yaratmıştır. 1962 Dünya Kupası şampiyonu Brezilya’yı andıran bir 4-3-3 taktiği geliştirir. İleride güçlü forvet Fevzi Zemzem ve arkasındaki müthiş üçlü; Çağlayan, Gürsel ve Nevzat.
1966-69 yıllarıa arasında milli takımımızı da çalıştıran Süvari basın mensuplarıyla sık sık bir araya gelir ve planlarını şu üç temel noktada açıklardı; çabuk top oynama, boş saha oyunu ve deplasman. Süvari’nin futbol sistemindeki ana unsur futbolcular için mevkinin olmamasıydı. Futbolcuların sahada basmadığı yer kalmamalıydı. Süvari’den birkaç yıl sonra benzer felsefeyi 1974 Dünya Kupası’nda Rinus Michels Hollanda takımıyla uygulayıp, literatüre “Total Futbol” deyimini kazandırıyordu.
Fevzi Zemzem, Süvari’nin felsefesiyle ilgili “O yıllarda bize öğrettiklerini aradan 15 yıl geçtikten sonra antrenörlük kurslarında ‘modern futbol’ diye öğrettiler.” diyerek; büyük üstadın, hocasının hakkını veriyordu.


Süvari’nin Göztepe takımı, 1960-1970 yılları arasında 2 Türkiye Kupası ve 2 Cumhurbaşkanlığı Kupası kazandı. Ligde her daim üst sıralarda bulundu. Ama şüphesiz ki en önemli başarılar Avrupa Kupalarında geldi. 1967-1968 sezonunda oynadıkları Fuar Şehirleri Kupası’nda yarı finale kadar Marsilya, Arges Pitesti, OFK Belgrad ve Hamburg’u (hükmen) eleyerek geldiler. Yarı finalde Macar temsilcisi Ujpest’e elenmelerine rağmen, Türk futbol tarihinin o dönemki en önemli başarısını elde ettiler. Sonraki sezon katıldıkları Kupa Galipleri Kupası’nda Toshack’lı Cardiff gibi önemli bir takımı eleyerek çeyrek finale kaldılar fakat, Fabio Capello’nun da oynadığı Roma’ya elenmekten kurtulamadılar.
Süvari’nin milli takım yılları da kayda değer yıllardı. Farklı sistemini milli takımda da uygulamaya çalıştı, dönemin güçlü takımlarından Sovyetler Birliği’ni 2-0 mağlup ederken takımın başındaydı. Fakat yine de tam anlamıyla istediği sonuçları alamadı. Bu parlak zafere rağmen, 8-0’lık Polonya hezimeti de Süvari döneminde yaşandı maalesef. Adnan Süvari milli takıma dönem dönem Can Bartu, Sanlı Sarialioğlu gibi isimleri çağırmamasıyla kamuoyunun de hedefi oluyordu. Buradaki amacı futbolcuları öne çıkarmamaktı. Zira kendisinin çalıştırdığı takımlarda oyuncular hiç bir zaman ön planda olmaz, gündemde olan tek şey takım oyunu olurdu. Göztepe’de de kaptan olmasından dolayı Gürsel dışında hiç bir futbolcu sivrilmemiş, öne çıkmamıştı. Önde olan tek şey Göztepe takımıydı.
Adnan Süvari bir futbol filozofu olmasının yanı sıra, gerçek bir beyefendi, saygıdeğer bir insandı. Takımındaki futbolcular Süvari’nin gerek antreman, gerekse maçlarda asla küfür ve hakaret kullanmadığını, kendilerine sadece futbolu değil, nasıl bir centilmen olunacağını da öğrettiğini söylerlerdi. Ortaokulu Saint Joseph, liseyi Avusturya Lisesi’nde okuyan Süvari; İngilizce, Almanca, Fransızce ve İtalyanca’yı ana dili gibi konuşuyordu. Lüksemburg Union karşısında oynadıkları Avrupa Kupası maçı sonrası basın toplantısında açıklamalarını Fransızca ve İtalyanca konuşması yabancı basını şaşırtmış, ertesi gün gazete başlıklarını “Entelektüel Teknik Direktör Adnan Süvari” ifadesi süslemişti.
Ağabeyi Sebahattin Süvari’nin 1970 yılındaki vefatının ardından takımdan ayrılan Adnan Süvari daha sonra sigortacılık, Milliyet Gazetesi’nde köşe yazarlığı gibi işlerle uğraştı. 6 Haziran 1991 günü geçirdiği kalp kriziyle aramızdan ayrıldı, geriye yıllar önce futbolumuza katmak için çabaladığı felsefesini bırakarak…Yazan: Alperen Saylar
- See more at: http://www.gazetebilkent.com/2013/04/07/bir-futbol-beyefendisi-adnan-suvari/#sthash.pJvybQD8.dpuf