TEKNİK DİREKTÖRÜMÜZ
ADNAN SÜVARİ
Kimdir?
Adnan Süvari 1926 yılında Aydın'da dünyaya geldi. İlkokulu İtalyan Mektebi'nde, ortaokulu Saint Josef Lisesi'nde, liseyi Avusturya Lisesi'nde okudu. Ardından Ticaret Fakültesi'ni bitirdi. Süvari, gençlik yıllarında çok iyi basketbol oynardı. Daha sonra futbola merak sardı. O dönemin iyi takımlarından Pamuk Mensucat'ta hem futbol oynadı, hem de antrenörlük yaptı. Tekstil mühendisliği eğitimi almak için İngiltere'ye gitti. Dönüşünde önce Karşıyaka'yı çalıştırdı, ardından Efsane Göztepe takımının teknik direktörlüğünü yaptı. 6 Haziran 1991'de vefat eden Süvari, evli ve iki kız çocuğu babasıydı.
Sinyor Süvari
Adnan Süvari... Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük antrenörlerinden birisi... Bunu geçmişte onu tanıyan herkes söylüyor. Zaten istatistiklerde onun ne kadar başarılı bir teknik adam olduğunu belgeliyor. Aralıksız 12 yıl Göztepe'mizin başında görev yapan Adnan Süvari, sarı-kırmızılı ekibimize iki Türkiye kupası kazandırdı. Anadolu'ya ilk Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı getiren takımın teknik direktörlüğünü yaptı. Fuar Şehirleri (Şimdiki adıyla UEFA) Kupası'nda Göztepe'mizi yarı finale çıkardı, Kupa Galipleri Kupası'nda çeyrek final oynadı. Türkiye liglerinde şampiyonluğu kaçıran kadroyu kurdu, üç büyüklerin korkulu rüyası oldu. Milli Takım'ın başındaki Adnan Süvari ise 1960'lı yıllarda 2000 yılının futbolunu oynattı. Milli Takım o dönemde büyük başarılara imza attı. Ay-Yıldızlı kadromuz o dönemin süper ekibi ve 21 yıldır yenilmeyen Rusya'yı Rusya'da yendi. Futbolcularının sadece antrenörlüğünü değil, onların öğretmenliğini de yaptı. Gün geldi lisan dersi verdi, gün geldi adabı maşeret kurallarını öğretti. Teknik Direktör Adnan Süvari tam 6 dil biliyordu
Müthiş Türk
Günlerden bir gün Göztepe'miz Marsilya maçı için yola çıkar. Uçaktan indikten sonra yüzlerce gazeteci hava alanında Göztepe'mizi karşılar. Futbolcular çok heyecanlanır. Adnan Süvari, gazetecilerin ısrarı üzerine toplantı salonuna geçer. Bir gazeteci ingilizce soru sorar, ona cevap verir. Ardından başka bir gazeteci Almanca sorar o gazeteciye de Almanca yanıt verir. Bir diğeri ise Fransızca soru sormak ister, Fransızca karşılık alınca gazeteciler birbirlerine bakarlar. Bir başka gazeteci bu defa İtalyanca soru sorar, Süvari ona da İtalyanca cevap verir. Süvari, Rusça ve İspanyolca da bilirdi. Ertesi gün çıkan gazetelerde ise hemen hemen her gazetinin başlığı aynıdır: "Müthiş Türk" Süvari aynı zamanda Türk futbolunun taçsız kralı Metin Oktay'ın da antrenörüdür. Yün Mensucat'da futbolcu antrenörlük yaptığı dönemde Metin Oktay ile ilgilenen Süvari, Metin Oktay'ı özel çalışmaya alırdı. Fabrika duvarında sağ ve sol ayak duvar çalışması, gol vuruşu çalışması yaptırırdı
Karşıyaka'dan Göztepe'mize
Adnan Süvari, Karşıyaka Onur Kurulu Başkanı olan Selçuk Yaşar ile okul, Selman Yaşar ile sınıf arkadaşıydı. Selman Yaşar, İngiltere'de futbol eğitimi alan Adnan Süvari'ye ricada bulunarak "Gel bizim Karşıyaka'yı çalıştır" der. Selman Yaşar'ı çok seven Süvari, arkadaşının ricasını kıramadı. Süvari, işine karışılmasını hiç sevmezdi. KSK'li bazı yöneticiler ona müdahale edince görevi bıraktı. Ağabeyi Sebahattin Süvari Göztepe'mize başkan olunca 1961 yılında Göztepe'mizde teknik direktör olarak göreve başladı. Efsane takımın ilk zamanlarında Göztepe'miz 1961 ve 1962 yılları olmak üzere iki defa küme düşme tehlikesi yaşadı. Sarı-kırmızılı ekibimiz 1962 yılında son oynanan 15 lig maçının 12'sini kazanıp, 3'ünde de berabere kalarak ligde kalmayı başardı.
Süvari'li Göztepe'miz, 1970-71 sezonunda 5 puan farkla (37 puan) lig üçüncüsü, 1964-65 yılında 16 puan farkla (31 puan) lig dördüncüsü, 65-66 sezonunda yine 16 puan farkla (32 puan) lig beşinciliğini elde etti. Anadolu'ya ilk Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı götüren Anadolu takımı olan Göztepe'miz, ayrıca Avrupa Kupaları'nda yarı finale çıkan ilk takım olma özelliğini de onun döneminde kazandı. Göz-Göz'ümüz yarı finale 64 takım arasından 5 tur üzerinden çıktı. Türkiye Kupası'nda üç defa final oynayan, bunların ikisini kazanan, diğerini ise yazı tura ile kaybeden Göztepe'mizin teknik patronu hiç bir zaman unutulmadı.
Adnan Süvari'den Bir Anı: Unutulan Lisanslar
Fuar Şehirleri Kupası (UEFA)'da ilk tur maçında Marsilya'yı Halil'in attığı iki golle 2-0 yenen Göztepe'miz ikinci maç için Marsilya'ya gitti. Heyecan doruktaydı. Göztepe'miz bu maç öncesinde avantajlı olsa da Adnan Süvari oldukça heyecanlıydı. Marsilya çok iyi bir takımdı. Onlarla baş etmek gerçekten çok zordu. Uykusu kaçan Süvari, gece geç saatlere kadar Antrenör Ahmet Cücen ile sohbet edip üstündeki heyecanı atmak ister. Bir gün sonra kahvaltı yapıldıktan sonra Süvari en önde Göztepe takımı maçın oynanacağı stada doğru yola çıkar. Ama bir şeyler eksiktir. Süvari, iyice kendisini kontrol eder ama eksik yok. Tam stada girileceği sırada Süvari, takımın lisanslarının kendisinde olmadığını farkeder ve sorar: "Lisanslar kimde?" Kimseden ses çıkmaz. Herkes şoktadır. Maçın başlamasına neredeyse bir saat var. Süvari hemen otobüsten iner ve Marsilya Emniyet Müdürü'nün yanına gider durumu anlatır. Süvari, emniyet müdürüyle birlikte otele gider ve lisansları bulur gelir. Heyecan dolu bakışlarla maçın hazırlıklarını yapan futbolcular Süvari'yi görünce rahatlar. Süvari, nefes nefesedir. Maçtan önce futbolcularına şunu söyler: "Arkadaşlar, bu maçta yenilebiliriz. Ama sizler yüreğinizi ortaya koyun ve oynayın. İsterseniz 5 gol yiyin ama biliyorum ki Allah yanımızda turu geçeceğiz" der. Göztepe oldukça zorlu mücadelenin sonunda rakibine 2-0 yenilir. İş kuralara kalır. Maçın hakemi sorar, "Yazı mı, tura mı?" Gürsel Aksel arkadaşlarına danışıp, "tura" der. Hakemin parmaklarından fırlayan para dönerek süzüldüğünde teknik heyet ve futbolcularımızın kalpleri gümbür gümbür atmaktadır. Para yere düşer ve Göztepeli futbolcularımız havaya fırlar. Göztepe ikinci turdadır.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPF5mXOj4rHj3ZjRtHy5oGGT16IlT9mKJ0CpBCRsTKQzVB8pglN6VU9NjMPVyrFG6lgNMdm7mie6EnSOF4h4IkvTJl0CkuYaCQBfsiM7oJm6DOvvCo995rvU-KyZ-98xnvEngoNSK2HeWX/s400/G%C3%BCng%C3%B6r+%C3%87ilek%C3%A7iler.png)
GÜNGÖR ÇİLEKÇİLER
Kimdir?
1945 yılında Üsküdar'da dünyaya gelen Güngör Çilekçiler, futbola babasının görevi nedeniyle Gölcük'te Kavaklıspor'da başladı. Askerliğini İzmir'de yaparken formasını giydiği Denizgücü takımı Türkiye şampiyonu oldu. Bir çok kulübün devreye girmesine rağmen 1960 yılında Göztepe'mize transfer oldu. 1965 yılında Adanaspor'a transfer oldu ve A Milli Takım'a çağırıldı. 5 defa milli oldu. Efsane takımımızın kalecisi Ali Artuner'i o dönemde zorlayan Türkiye'nin sayılı kalecilerinden birisiydi. 1975 yılında sarı-kırmızılı ekibimize geri döndü. Göztepe'mizin 1977-78 sezonunda 2.Lig'de şampiyon olmasında büyük pay sahibi oldu. Futbolu bıraktıktan sonra Göztepe'miz dahil bir çok kulüpte kaleci antrenörlüğü yaptı.
Zırdeli Güngör
Çok hırslı ve çalışkandı. Dönemin en iyi kalecilerinden birisiydi. Ali Artuner gibi bir devi zorlayan, ona forma korkusu yaşatan bir yetenekti. Babası askerdi. Askerlik için dağıtımı İzmir'e çıktı. Egelilerin yakından tanıdığı Şakir Kuruş'un kaptanı olduğu İzmir Denizgücü takımında Türkiye şampiyonluğu yaşadı. Bir çok futbol otoritesinin dikkatini çeken Güngör Çilekçiler, Galatasaray ve Göztepe'mizden transfer teklifi aldı. O dönemde Ali Artuner'in Fenerbahçe'ye transferi söz konusuydu. Artuner'in yerine yöneticiler iyi bir kaleci arıyordu. O Galatasaray'ı değil, Göztepe'mizi tercih etti. Artuner'in Fenerbahçe'ye gitmesine kesin gözüyle bakılıyordu. O nedenle Ali Artuner idmanlara dahi çıkmıyordu. Adnan Süvari, onu ligin ilk maçında, yani Altay maçında görevlendirdi. Öylesine süper bir performans gösterdi ki, izleyenler Güngör'ün Ali'yi aratmayacağını düşündüler. O maçı sarı-kırmızılı ekibimiz 1-0 kazandı. Ancak, bir gün sonra Ali Artuner, "Kulübümde kalacağım" deyince işler değişti.
Ali'nin Yedeği Oldu
Ali gibi A Milli Takım kalesini koruyan bir kalecinin yedeği oldu. Ama o hiç yedekliği gurur meselesi yapmadı çok çalıştı. Bir gün kaleye geçerim diye dualar etti. Görev aldığı maçlarda başarıyla kalesini korudu. Türkiye'nin en iyi kalecileri, yani Ali ile Güngör Göz-Göz forması giyiyordu. Ama Güngör yedeklikten bıkmıştı. Çıkıp oynamak istiyordu. 1970-71 sezonunda koca sezon sadece 65 dakika oynamasına rağmen dönemin en iyi transferini yaptı ve büyük paralar karşılığında Adanaspor'a transfer oldu. Ama onun gönlü Göztepe'mizdeydi. 1970-71 sezonunda Ali Artuner ile birlikte A Milli Takım'a gittiler. Takımdaki tatlı rekabet, Milli Takımda da sürüyordu. Polonya maçında kaleye geçti. İyi de oynadı. Ama İstanbul baskısı ağır çıktı ve Arnavutluk maçına Güngör'ü almadılar. Kaleye Ümit Milli Takım kalecisi Yasin Özdenak geçti ve Milli Takım macerası da böylece bitti. 1974-75 sezonunda Göztepe'mize dönen Güngör Çilekçiler, 1977-78 sezonunda 2.Lig'e düşen Göztepe'mizin son beş maçındaki müthiş performansıyla 1.Lig'e çıkmasında rol oynadı ve ardından futbolu bıraktı.
Hamburg'un kupadan çekilmesiyle Göztepe'miz Avrupa Kupaları'nda yarı finale çıkan ilk takım olmuştu. Yarı final maçında Göz-Göz'ümüzün rakibi Ujpest'ti. Macar takımı Göztepe'mizi İzmir'de ilk maçta 4-1 yenmişti. Macarlar o dönemin en iyi futbolunu oynayan ekibiydi. İkinci maç öncesinde Ali Artuner, sakatlandı. Polonya Milli maçı için riske sokulmamak için kadroya alınmadı. Kaleye Güngör Çilekçiler geçecekti. Güngör o günü şöyle anlatıyor: "İnanın, o günkü maç 20-0 Ujpest lehine sona ererdi. Maç 4-0 yenilgimizle tamamlandı. Ancak, o maçta gerçekten çok iyi bir performans sergiledim. Macarların dünyaca ünlü futbolcusu Bene, iki metre önümden topa vurdu, ben kornere çeldim. Gelip beni yerden kaldırdı ve tebrik etti, yanaklarımdan öptü. Hayatımın en büyük maçını o gün oynadım. 4 gol yedim ama inanın Macar taraftarlardan alkış aldım. Macar futbolseverler tribünden bağırıyordu. "Ali, Ali, Ali" diye. Ben tribünlere gidip "Ben Ali değil, Güngör" dedim ama beni kimse duymadı.
ALİ İHSAN OKÇUOĞLU
Kimdir?
1938 yılında Makedonya'da dünyaya gelen Ali İhsan Okçuoğlu futbola Costivar takımında başladı. Daha sonra Makedonya genç milli takım karmasına seçildi. 1956 yılında Türkiye'ye geldi. 1958 yılında Alibeyköy'de amatör olarak oynadı ve ardından Kasımpaşa'ya transfer oldu. Genç Milli Takım'da oynadı. 5 yıl Kasımpaşa'da forma giydi. Genç, Ordu, A ve Ümit Milli olmak üzere 13 defa milli formayı giydi. Ardından Fenerbahçe'ye transfer oldu. 1964 ve 1965 sezonlarında üstüste şampiyon olan Fenerbahçe kadrosunda oynadı. 1967 yılında Göztepe'mize transfer oldu.
Kene Ali İhsan
Rakibiyle yapışık oynadığı ve inatçı olduğu için arkadaşları ona bu adı takmıştı. Kene Ali İhsan. O'nun Göztepe macerası 1967 sezonunda başladı. İki sezon Fenerbahçe'de şampiyonluk yaşayan Ali İhsan Okçuoğlu, o dönemin teknik patronu Didi'nin "uğurlama" maçında belinden sakatlandı. Fenerbahçe, Ali İhsan'ın sakat olduğunu ve bir daha düzelemeyeceğini sanıp onunla anlaşmadı. Fenerbahçe'de menecerlik teklif edildi, O ise futbol oynamak istiyordu. Teklifi kabul etmedi. O dönemde Adnan Süvari, Nevzat'ın rahatsızlığı nedeniyle Ali İhsan Okçuoğlu'nu transfer etmek istedi ve haber yolladı. O dönemin yöneticileri Muhittin Ekiz ve Ahmet Sevil, Ali İhsan'a "Göztepe'yi gelir misin?" dediler o da "Evet" deyince Ali İhsan Okçuoğlu'nun dört yıllık başarılarla dolu Göztepe macerası başladı.
Süvari Gelmiş Geçmiş En Büyük Teknik Adamdı
Göztepe'mn o şaşalı dönemde efsane takımın içinde formasını giydi, kendisini ve futbolunu ispatladı. Öyle bir zaman geldi ki, ona "Belinden sakatsın, menecer ol" diyen kişiler, "Geri dön" çağrısında bulundular. Ama o kendisine kucak açan sarı-kırmızılı ekibimizi çok sevmişti. Gitmek değil, Göztepe'mizde büyük başarılara ortak olmak istiyordu. Okçuoğlu o günler için "Hayatımın en güzel günleriydi" derken o dönemin teknik adamı Adnan Süvari için de, "Ülkemizin gelmiş geçmiş, yerli ve yabancı olmak üzere en büyük teknik adamıydı" diye yorum yaptı. Okçuoğlu, Süvari için; "O sadece bir teknik adam değil, çok iyi bir öğretmen, çok iyi bir insan, eğitici ve öğreticiydi. Bize Avrupa kupaları maçlarına giderken gittiğimiz ülkenin lisanından gerekli olan cümleleri ezberletir, dersler verirdi. 6 yabancı dil bilirdi. Maçın hakemlerine bile tercümanlık yapardı. Bizleri çok iyi motive ederdi. Sahaya çıktığımızda kendimizi tanıyamazdık.
Tozluk indirilecek Ali İhsan Okçuoğlu, inatçılığının yanı sıra oyun içindeki hareketleriyle de dikkat çekerdi. Örneğin, maça başlarken mutlaka tozluğunu aşağı indirir, onun kendisine uğur getirdiğini sanırdı. Hakemlerin tüm uyarısına rağmen, o yine tozluğunu mutlaka indirirdi. Yıl 1968. İzmir'de Eskişehir ile oynanan gece maçında rakip takımdan biri gelir ve Ali İhsan'ın ayağına tekme atar. Buna sinirlenen Ali İhsan, rakip oyuncuya yumruğu yapıştırır. Eskişehirli futbolcu yerde kıvranırken maçın hakemi Ali İhsan'a çok benzeyen Halil Kiraz'ı yanına çağırır ve kırmızı kartı gösterir. Halil Kiraz, "Hocam ben vurmadım, Ali İhsan vurdu" dese de hakem "Sen vurdun" diye inat eder. Diğer futbolcuların uyarısı üzerine maçın hakemi, "Halil çaktırma, çık. Bir hata işledik. Yüzümüze vurma, rezil olacağım" der. Halil, oyun dışına çıkar Ali İhsan ise oyuna devam eder. Bu maçı da Göztepe'miz 1-0 kazanır.
CENAP ÖZTEZEL
Kimdir?
23 Nisan 1945 yılında İzmir'de dünyaya gelen Cenap Öztezel futbola 1960 yılında Göztepe'mizin genç takımında başladı. Asansör takımında bir yıl oynadı. Ardından İzmirspor'a gitti. Halil Kiraz, kaleci Ali Artuner, Gürsel, Güler Aksel ve Sedat Çağlayan ile mahalle arkadaşıydı. Şimdiki Fatih Koleji'nin bulunduğu alanda, o zamanlar Beç Sahası denilen yerde futbol oynuyorlardı. Abbas Göçmen tarafından işte orada keşfedilen Cenap Öztezel, 1963 yılında Sami Özok tarafından İzmirspor'a transfer edildi. Seyfi Talay'ın araya girmesiyle 1964 yılında Göztepe'mize geri döndü. Efsane takımımızda 5 yıl görev aldı.
Cango Cenap
Oda arkadaşı Ali İhsan'ın "Cango" ismini taktı
ğı Cenap Öztezel, arkadaş canlısı biriydi. Arkadaşlarıyla ilişkisi çok iyiydi. Futbolda çok hızlıydı. Bunu, Atatürk Lisesi'nde okuduğu dönemde almış olduğu atletizm derslerine bağlayan Cenap Öztezel, 100 metrede okullararası müsabakalarda çok önemli dereceler elde etmişti. Ayrıca atlet olarak Karantina kulübü adına da yarışmalara katıldı. Efsane takımımızda 5 sene görev yaptı. O dönemdeki başarı, Cenap Öztezel'e göre, birliktelikle, sevgiyle, saygıyla elde edilmiş bir başarıydı. O dönemin Başkanı Sebahattin Süvari ile ilgili olarak Cenap, "O tam bir patrondu. Biz futbolcular onu pek görmezdik. Ben hayatım boyunca 6 defa Sebahattin Süvari'yi gördüm. Bunlardan birisi nişanımda gerçekleşti. Sebahattin ağabey, sadece maçlarımıza gelirdi. Ama onun bizi ne kadar sevdiğini çok iyi bilirdik, biz de onu tanımamamıza rağmen severdik, saygıda kusur etmezdik" diyor.
Malzemeci Namık Anıları
Malzemeci Namık Anıları
Başkanından malzemecisine kadar herkesin bir bütün
olduğuna dikkat çeken Cenap, malzemeci Namık ile ilgili hatıralarına değinmeden geçemiyordu: "Göztepe, Marsilya ile oynuyor. Galibiyet primi 3'er bin lira. Maçtan önce futbolcular Namık'a "Tur atlarsak, sana para vereceğiz" der. Maç bitti ve Göztepe tur atladı. Herkes aldığı 3'er bin lira primden Namık'a para verdi. Namık, o maçtan sonra tam 9 bin lira para toplamıştı." Bir malzemeci Namık hatırası daha: "Adnan Süvari hiç odalarımıza gelmezdi. Biz o konuda çok rahattık. Herkesin odası belliydi. Gürsel-Nevzat, Ertan Öznur-K.Mehmet, Nihat Yayöz-Hüseyin, Ali Artuner-Halil Kiraz, Çağlayan Derebaşı-Fevzi Zemzem, B.Mehmet-Güngör Çilekçiler, ben de Ali İhsan ile kalırdı. Namık'ın gözleri fazla görmezdi. Bir gün bizden sigara istedi. Biz sigaranın iki ucunu da yakıp kapının altından Namık'a yuvarladık. Sonra kulağımızı kapıya koyduk, biranda ortalık Namık'ın sesiyle yıkıldı: "Amanın yanıyorum."
Cenap Öztezel'den Bir Anı: Namık Çırılçıplak Soyundu
Cenap Öztezel'den Bir Anı: Namık Çırılçıplak Soyundu
Otobüsle Yugoslovya'ya maça gidiyoruz. Takımın neşe kaynağı bizim Namık. Malzemeci Namık bizimle yolda iddiaya giriyor, her iddiayı kaybettiğinde üstündekileri teker teker çıkartıyordu. Namık'ın Edirne'den geçerken üzerinde hiçbir şeyi kalmadı. Hala inat etti, iddiaya girdi. Kaybetti. Otobüsü durdurduk. Bunun üzerine bizim Dursun ile Özer, Namık'ı otobüsten karın içine attılar, araba hareket etti. Namık çırılçıplak arkamızdan koşuyor, biz ağır ağır gidiyor ve gülüyorduk. Sonra insafa geldik, durduk. O günden sonra Namık, bizimle hiç iddiaya girmedi.
MEHMET TÜRKEN
Kimdir?
30 Mart 1948 yılında Söke'de dünyaya gelen Mehmet Türken, futbola 1965 yılında Söke Çimentospor'da başladı. 1966-67 Söke Gençlik'te, 1968-77 yılları arasında Göztepe, 1977-79 yılları arası Rizespor ve 1979-81 yılları arasında ise tekrar Göztepe'mizde oynadı. 6 defa A milli, 1 defa ümit milli takımda forma giydi. Futboldan kopmayan Türken, birçok 2. ve 3.lig takımında teknik direktörlük yaptı.
![](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_tc8nQ1bys9y6G_2JnP9rLOt_XjQOyyAUnvW9uhLjO9-WmWOJHaaM108-Txc5ZPOwXilk4Ok_gzxpE1MIwt8YeYZWtKOiPAGvnBNIK5DdomLsTUfJIeHJkuhwoHiA=s0-d)
Fuji Mehmet..üstte soldan üçüncü...
Fuji Mehmet..üstte soldan üçüncü...
Mehmet Türken'in Göztepe'miz ile olan macerası 1968 yılında başladı. O dönemlerde Karşıyaka voleybol takımının antrenörlüğü yapan Yücel Gönül ve Göztepeli fanatik taraftarlardan Cihan Tosun tarafından keşfedildi. Gönül ve Tosun'un araya girmesiyle sarı-kırmızılı ekibimizde seçmelere katılma fırsatı buldu. Haziran ayında yapılan seçmeler için Gürsel Aksel Stadı'na giden Mehmet Türken, o kadar çok heyecanlıydı ki sahada istediklerini yapamıyordu. Kendi tabiriyle "Pek iyi oynamamıştı". İdman sonu yaklaşılırken Adnan Süvari, Mehmet'i yanına çağırdı. Süvari'nin yanına doğru giden Mehmet, çok mutsuzdu, üzüntüden kahroluyordu. Beğenilmediğini ve gönderileceğini sanıyordu. Adnan Süvari ise ona hiç beklemediğini bir şey söyledi: "Yarına malzemelerini al ve gel" dedi. Dünyalar onun olmuştu. Sabaha kadar uyuyamadı. Kendi kendine söz verdiş, o efsane takımında oynayacaktı. O dönemde efsane takımın içerisine girmek forma giyebilmek o kadar da kolay değildi. Türkiye liglerinde çok başarılı olan Avrupa kupalarında tarih yazan takımın futbolcularının çoğu milli takımlarda oynuyordu. Hepsi o dönemin futbol kariyeri en yüksek futbolculardı. O çok çalıştı, kendisini sevdirdi.
Kim Bu Mehmet
Ve beklenen an geldi çattı. Mehmet o günü şöyle anlatıyor: "Göztepe takımı olarak Nazilli'ye hazırlık maçına gittik. Gürsel Aksel son anda hastalanması nedeniyle maça gelmemişti. Ben ise nasıl olsa oynamayacağım diyerek ayakkabımı bile yanıma almamıştım. Menecer Ahmet Cücen soyunma odasında takımı açıkladı. Cücen, Gürsel Aksel'in yerine "Mehmet" diye anons etti. O anda takım birbirine sordu. "Kim bu Mehmet" diye. Çünkü takımda üç tane Mehmet vardı. B.Mehmet, K.Mehmet. Onlar kadrodaydı. O zaman diğer Mehmet'te bendim. Ben bile şaşırmıştım. Kıpkırmızı oldum. Yanlış bir şeymi yaptım diye utandım. Çok koştum ve iyi oynadım. Sonra zaman zaman Adnan hoca beni kadroya aldı."
Macarlar Fuji'yi Alkışladı
O artık efsane takımın ihtiyaç duyulan oyuncularındandı. Göztepe'miz Avrupa kupaları'nda Hamburg'un ligden çekilmesiyle yarı finale kalmıştı. Rakip Macarların ünlü Ujbect takımıydı. İzmir'deki maçta Göz-Göz'ümüz rakibine 4-1 yenilmişti. İkinci maçta Fevzi Zemzem sakatlanınca Fuji Mehmet, oyuna girdi. Yüzde yüzlük 5 gol pozisyonunu kaçırdı. Göztepe'miz final kapısından döndü, Macarlar Fuji'yi alkışladı.
Mehmet Türken'den Bir Anı: Kader Penaltısı
Yıl 1975. Rizespor'da iki sezon futbol oynayan Mehmet Türken, Göztepe'mize dönüş yapmıştı. Efsane takımın çoğu takımdan ayrılmıştı. Sarı-kırmızılı ekibimiz o dönemlerde çok kötü günler yaşıyorodu. Lig'de kalma mücadelesi veren Göztepe'mizin kaderi Alsancak Stadı'nda oynanan Samsunspor maçı ile belli olacaktı. Samsunspor'un ligde kalabilmesi için mutlaka yenmesi gerekiyordu, Göztepe'mize bareberlik yetiyordu. Nitekim maçın başlarında Samsunspor, golü bulunca Alsancak Stadı ölüm sessizliğine büründü. Tribünlerden ses çıkmıyordu. Herkes karamsarlığa kapılmıştı. Bir zamanlar ligde rakip tanımayan, Avrupa'da destan yazan efsane takım 2.lig kapısındaydı. O an öylesine stresli bir andı ki, futbolcular bile heyecandan top oynayamıyordu. Maçın 42. dakikasında Nihat, ceza alanı içerisinde yere indirildi ve Hakem Doğan Babacan penaltı noktasını gösterdi. O ana kadar hiç penaltı kaçırmayan Mehmet Türken topun başına gitti. Ama bu gerçekten çok ama çok zor bir penaltıydı. Penaltı kaçarsa Göztepe'miz belki de 2.Lig'e düşecekti. Kalede ise Samsunspor'un o döneme imzasını atan kalecilerinden Erdoğan vardı. Statta sanki Fuji Mehmet'in nefes alış verişi duyuluyordu. O an Fuji için geçmek bilmiyordu. Kaleci Erdoğan'ın gözlerine baktı, sağa atıyormuş gibi yapıp topu sol köşeye bıraktı ve tribünler ayağa kalktı. İşte o penaltı golüyle Göztepe'miz, ligde kalışını ilan ett
ALİ ÇAĞLAR
Kimdir?
1951 yılında Tire'de dünyaya gelen Ali Çağlar, futbola Tire Gençlik'te başladı. 1968 yılında babasının çabalarıyla Torbalı'da Ticaret Bakanlığı eksperliği yapan Şener ağabeyinin Adnan Süvari ile görüşmesi sonucunda Göztepe'miz tarafından izletildi. Torbalıspor'da oynadığı dönemde Halil Kiraz'ın kardeşi Mehmet Kiraz ile birlikte izlendi. Göztepe'mizin Torbalıspor ile oynadığı maçta iki gol attı, iki şutu da direkten dönünce Abbas Göçmen, Ali'yi sarı-kırmızılı ekibimize kazandırdı. Ali Çağlar, Göz-Göz'ümüzde yıldızlaştı. Kaleci Ali nedeniyle ismi Küçük Ali kalan Çağlar, futboluyla büyüdü. Ali Çağlar, sarı-kırmızılı takımımıza futbolculuğunun yanısıra antrenör olarak da hizmeti verdi. Evli olan Çağlar'ın iki oğlu, bir de kızı var.
Cılız Görünümlü Genç
Abbas Göçmen tarafından beğenilen Ali Çağlar
, idmana çıkmak için malzemeleriyle birlikte Göztepe Stadı'na geldi. Ali'nin Göztepeli taraftarı Şener ağabeyi, "Git Gürsel Aksel'i gör. O sana yardımcı olacak" dedi. Ali, çevredekilere Gürsel Aksel'i sordu ve yanına gitti. Koca Kaptan kenarda oturuyordu. Çağlar, sıkılgan bir şekilde "Ağabey, beni Şener ağabey yolladı" dedi. Aksel, cılız görünümlü bu genci önce baştan aşağı doğru süzdü ve daha sonra kafasını çevirip Malzemeci Namık'ı yanına çağırdı ve "Bu çocuğa malzeme ver" dedi. Malzemeci Namık, hayretler içerisinde kaldı ve Koca Kaptan'a dönüp; "Bu mu futbolcu. Buna mı malzeme vereceğim?" dedi, ardından, "Bu işler çoluk çocuğa mı kaldı yahu!" diyerek söylendi. Gürsel, kızarak Namık'a, "Ben sana ne diyorsam onu yap" dedi ve Ali Çağlar'ı yanına çekti: "Senden çok bahsettiler. İyi futbolcuymuşsun. Ama unutma ki Göztepe'de forma giymek o kadar kolay bir şey değil. Çok çalışman, kendine bakman lazım. Burası büyük bir kulüp. Bunu sakın unutma. Seni bana emanet ettiler. Oynayamazsan, fırçayı yersin!" dedi.
Süvari'den Uyarı
Süvari'den Uyarı
Ali Çağlar ilk olarak Altay maçında Fevzi Zemzem'in yerine oyuna girdi ve başarılı bir performans sergiledi. Ardından genç milli takıma davet edildi. Zamanla efsane takımın en etkili ve golcü oyuncularından birisi oldu. Egespor ile oynanan hazırlık maçında Çağlar tam dört gol attı. Teknik Direktör Adnan Süvari onu ligdeki Vefa maçında ilk 11'de görevlendirdi. O maçta da Ali Çağlar, rakip filelelere tam üç gol attı. Yani iki günde Ali Çağlar, Göztepe adına tam 7 gole imza attı. Vefa maçının ardından Adnan Süvari, Ali Çağlar'ı yanına çağırdı ve aynen şu konuşmayı yaptı: "Ne bu hal Ali! Sahada yürüyorsun. Hiç kendine bakmıyorsun. Sen böyle oynamaya devam edersen işin zor, takıma giremezsin" dedi. Ali Çağlar şoka girdi. 2 günde 7 gol atmış olan bu genç duyduklarına inanamadı. O gece uyuyamadı. Ertesi gün Adnan hoca Ali'ye bol bol gol çalışması yaptırdı. Ali hırsından tüm vuruşları gole çevirdi. İdmandan sonra Gürsel Aksel, Ali'nin yanına gelerek, "Bak gördün mü, eskiden bu golleri idmanda atamazdın. Adnan hoca seni hırslandırmak, kaybetmemek için böyle yaptı. Bunlara alışmalısın." dedi. Bu Ali Çağlar'a çok büyük bir ders oldu. Gol atıp günü birlik başarılar elde etmeyi değil, kalıcı başarılar elde edip çalışmayı prensip edindi. K.Ali, efsane takımla pekçok başarı yaşadı. Takım dağıldı ve 2.Lig'e düştü. Attığı gollerle Göztepe'nin tekrar 1.Lig'e dönmesini sağladı.
Baygınlık Geçirdi
Yıl 1968. Göztepe, Giresun'da Giresunspor ile oynuyor. Hava o kadar soğuk ki stat kar ve buz içerisinde. Maçın yan hakemi soğuktan fenalaşmış ve ambulansla hastaneye kaldırılmıştı. Ama maçın hakemi inatçıydı, maçı bitirecekti. Tribünden bir hakem bulundu ve maç devam etti. Hava o kadar soğuktu ki, kaleci Ali bile eğilip topu alamaz durumdaydı. Ali Çağlar'ın bıyıkları buz tutmuştu. Maç bitti ve Ali duşa gitti. Birden sıcak suyun altına girince tüm vücudu kasıldı ve yere yığıldı. Menecer Ahmet Cücen, tam 1.5 saat Ali Çağlar'ın ayaklarını, ellerini ovalayıp onun hayata dönmesini sağladı. O gün tüm yolculuk boyu futbolcular ve teknik heyet Ali Çağlar'ın başından ayrılmadılar.
Göztepe, yine bir Vefa maçı oynuyor. Ligin son haftası. Küçük Ali'nin 12, Ogün Altıparmak'ın 15 golü var. Ali kafaya koymuş. Gol kralı olacak. Çağlar, ertesi günkü maçta süper bir oyun sergiliyor. Önce birinci, ardından ikinci ve sonra üçüncü golünü atıyor. Dördüncü gol için pozisyona giriyor ama tam o sırada Vefalı futbolcu. Ali Çağlar'ı ceza alanı içerisinde yere indiriyor. Hakem penaltı noktasını gösteriyor. Ali Çağlar, mutluluktan uçuyor. Dördüncü golü atacak ve Ogün Altıparmak'ı geçecek, kral olacak. Ali, hemen Gürsel Aksel'in yanına gider ve "Ağabey, bu penaltıyı ben atayım" der. Gürsel Aksel, sinirlenerek Ali'ye şunu söyler: "Bizde prensipler vardır. Prensiplerden asla vazgeçilmez. Bizde penaltıları Çağlayan ağabeyin atar" der. Ali başını önüne eğer ve gider. Çağlayan, penaltıyı gole çevirir. Çağlar o gün ile ilgili olarak şunu söylüyor: "Göztepe'de kişilerin değil, takımın ne kadar önemli olduğunu, efsane takımda taşların nasıl yerine oturtulduğunu, prensiplerden asla vazgeçilmediğini ve başarının bu nedenle elde edildiğini o gün anladım. Ogün Altıparmak 16 golle gol kralı oldu, ben 15 golde kaldım. Ama inanın hiç üzülmüyorum. Çünkü, o gün Gürsel ağabeyden aldığım ders benim için çok daha önemliydi. 1977-78 sezonunda 17 golle gol kralı oldum. O mutluluğu da daha sonra yaşadım."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder