Ali ARTUNER
Türk Futbol Tarihinin gelmiş geçmiş en büyük 4 kalecisinden biri..Nurlar Işıklar içinde yat...
Kimdir ?
1944 yılında İzmir'de doğan Ali Artuner, futbola Göztepe'mizde başladı. Kısa zamanda futbola ve Göz-Göz'ümüze karşı oluşan ilgisi sonucunda 16 yaşında Genç Milli Takım'a girdi. Namık Kemal Lisesi 2. sınıftayken Milli Takım nedeniyle okulu bıraktı. 5 genç, 3 ümit ve 2 kez de amatör milli olduktan sonra A Milli Takım'a girdi. 12 yıl A Milli takım'da tam 37 kez oynama başarısı gösteren Ali Artuner, 1964-65 yıllarında dünya şampiyonu olan Ordu Milli Takım'ın kalesini korudu. Artuner'in lakabı ise Moskova panteri idi.
Büyük Bir Sevgi
Ali Artuner'in Göztepe ve futbol sevgisi öylesine büyük bir sevgiydi ki, o okulunu ve ailesini ona tercih etti. Daha çocuk yaşta okulundan kaçıp Göztepe'mizin maçlarına hatta idmanlarına gidiyor, kalecinin arkasında durup kaçan topları topluyordu. Hatta bir keresinde babası evden kaçıp maça gitmemesi için onu ayaklarından somyaya bağlamış. O günü hiç unutamayan Ali Artuner, "
Alıntı:
Gururuma çok dokundu. ağladım. Kendi kendime büyük futbolcu olacağım diye yemin ettim |
Artuner'in başarıları yazmak ve anlatmakla bitmez. O Türk futbolunun efsane futbolcularından birisi. O Göztepe'mizin altyapısından yetişip de en fazla Milli Takım'da kaptanlık yapan tek Egeli. Milli Takım'da büyük başarılara imza atan Turgay Şeren gibi bir kaleciyi kenarda bıraktıran bir kaleci. Artuner, Avrupa Kupaları'nda çeyrek ve yarı final oynama, iki Türkiye Kupası, bir Cumhurbaşkanlığı Kupası, Ordu Milli Takım'da dünya şyampiyonluğu kazanma başarılarını yaşadı. "
Alıntı:
Göztepe'de 1.Lig'de şampiyon olamadık ama sanki şampiyon olmuş kadar güzel günler yaşadık |
Alıntı:
Biz efsane takım olarak İstanbul egemenliğine meydan okuduk. Üç büyükleri bize karşı savunma oynattık. Avrupa'ya açıldık. Bu kadroyla öyle büyük başarılar kazandık ki İstanbul basınını İzmir'e getirttik. Büyük takımların transfer pazarı olduk. İsmimizi Milli Takım'a kazıdık. Hepsinden önemlisi üç büyüklerin ve bir çok Avrupa takımının transfer tekliflerini geri çevirerek, o muhteşem birlikteliği sağladık ve tarih yazdık. Kimileri para kazandı ama biz itibar kazandık |
MEHMET IŞIKAL
Kimdir ?
1941 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Mehmet Işıkal, İstanbul Hürriyetspor amatör takımında futbola başladı. 1960 yılında Bursa Acar İdmanspor'a gitti. Amatör olarak bir yıl daha oynadı. Ardından 1962 yılında İzmirspor'a geldi. İzmirspor'da altı ay oynadıktan sonra askere gitti ve İzmir Karagücü takımının formasını giydi. Askerliği bitirdiğinde Feriköy'e transfer oldu. 1966 yılında Göztepe'mize geldi.
Papi Mehmet
Maç listelerine adı "Küçük Mehmet" diye yazılırdı, takım arkadaşları ve taraftarlar ise "Papi" diyorlardı. Bu lakabı rahmetli Gürsel Aksel takmıştı. Küçük Mehmet, erken evlendiği ve baba olduğu için bu unvanı uygun görmüştü. Papi, baba anlamına geliyordu. O nedenle taraftarlarımız onu hep "Papi Mehmet" diye çağırdı. Mehmet Işıkal'ın Göztepe macerası 1966 yılında başladı. O dönemde Feriköy'de oynayan Mehmet, çok iyi bir sezon geçirdi. Feriköy ile birlikte Fransa'ya özel maça giti ve zatürre yakalanarak yurda döndü. Tedavisi uzun sürdü. Feriköy'den ayrıldığında kulüp bulamadı. Bunun üzerine İzmirspor'dan tanıdığı Seyfi Talay'ı aradı, "Ağabey benim işimi İzmirspor'a yapsana" dedi. Zamanın İzmirspor Başkanı rahmetli Sami Özok, "rahatsız" olduğu gerekçesiyle almadı. Ardından Karşıyaka ve Altınordu kulüpleri de, "O hasta, bize yaramaz" dediler. O dönem Göztepe'mizin antrenörlüğünü yapan Seyfi Talay, "Bizimkilere bir soralım" dedi ve sarı-kırmızılı yöneticilerden Özdemir Boyer ile görüştü. Boyer ve Adnan Süvari tarafından beğenilen Mehmet, artık Göztepeli olmuştu. Ve işte O Mehmet, "Papi Mehmet" olarak Göztepe'miz ile bütünleşti.
Adnan Süvari'ye Hayrandı
Papi Mehmet, o dönemin teknik adamı Adnan Süvari'yi "baba", Kaptan Gürsel Aksel'i ise "ağabey" gibi gördüklerini söylüyor. Adnan Süvari için bakın neler diyor: "O gerçek bir futbol adamıydı. Kişilikliydi. Yıllarca hocalığımızı yaptı, bir gün gelip odalarımızı kontrol etmedi. Bize kişilik kazandırdı. Çok cesurdu, hiçbir rakipten çekinmezdi. O dönemler defansta oynayan futbolcular ofansa hiç katılmazdı. O bize devamlı ofansa yardım etmemizi söylerdi. Hem ben, hem Çağlayan hücuma katılırdık. Bizi eleştirenler oldu. Ama o bize devamlı olarak "Futbolda tabuları yıkamazsanız, başarılı olamazsınız" derdi.
Mehmet Işıkal'dan Bir Anı: Rakibi Kulübeye Uçurdum
K.Mehmet denilince akla Göztepe'mizin Avrupa'da ilk galibiyet aldığı Belçika'nın Anvers maçı gelir. Güzel bir maç çıkartan Papi Mehmet, o günü şöyle anlatıyor: "Belçika'daki Anvers maçında sol kanatta oynayan bir siyahi futbolcuları vardı. Takımın en etkili oyuncusuydu. Bizi çok sıkıştırıyordu. Gürsel ağabey, "Aman bu adamı kaçırmayın" diyerek beni uyardı. Ben de maç sırasında Ertan ağabeyin yanına gidip, "Senden kurtuldu mu, benim üzerime yönelt" dedim. Kafaya takmıştım; onu etkisiz hale getirmeliydim. Onu durdurduk mu, maçı kazanacaktık. Neyse bir pozisyon sonrasında Ertan ağabeyden kurtuldu. Ertan ağabey onu peşinden kovalayıp üzerime doğru yöneltti. Ben de ona öyle kötü vurmuşum ki, siyahi futbolcu taç çizgisinden bizim yedek kulübesinin önüne kadar uçtu. Oyundan çıkmak zorunda kaldı. Biz de o maçı rahatlıkla kazandık."
MEHMET AYDIN
Kimdir?
Mehmet Aydın namı diğer "Tireli Mehmet" 1942 yılında Alaçatı'da dünyaya geldi. Futbola Tire Gençlik'te başlayan Mehmet Aydın, 1960 yılında İzmir genç takımı karmasına seçildi. Abbas Göçmen'in efsane takıma kazandırdığı futbolculardan birisi oldu. 1961 yılında Göztepe'mizin genç takımına gelen Aydın, 63 yılında sarı-kırmızılı ekibimizin A takımı kadrosuna girdi. 1973 yılına kadar Göztepe'mizin formasını sırtında taşıdı, 7 defa A Milli Takım'da görev yaptı.
Büyük Mehmet
Göztepe'mizin 12 yıl aralıksız formasını giyen Mehmet Aydın istikrarıyla tanıyordu. Sarı-kırmızılı ekibimizin ulusal ve uluslararası maçlarında banko forma giyen isimlerinden birisi oldu. Avrupa kupalarındaki başarılı oyunuyla dikkat çekti. 34 Avrupa kupası maçının 31'inde görev yaptı. Ama biri vardı ki onun için çok anlamlı ve güzeldi. 1968-69 sezonu. Göztepe'miz Avrupa Kupaları'nda 3. turda Fransızlar'ın ünlü Marsilya takımıyla oynuyor. Fransız takımları Türkler'e çok ters geliyor. Otoriteler Göz-Göz'ün bu maçta fark yiyeceğini iddia ediyordu. Tüm bunlara rağmen Göztepe'miz İzmir'deki maçı Fevzi ve Gürsel'in golleriyle 2-0 kazanıp otoriteleri şaşırttı.
Rövanş Fransa'da
İkinci maç Fransa'daydı. Otoriteler ilk maçın şans eseri kazanıldığını, ikinci maçın farklı yenilgiyle biteceğini iddia ediyorlardı. Adnan Süvari maçtan önce futbolcularını topladı ve şu konuşmayı yaptı: "Arkadaşlar, Fransızlar bizi kapitülasyonlardan beri hep küçük görmüş bir millettir. Sahaya çıktığınızda gerekirse 10 gol yiyeceksiniz, ama ezilmeyecek 3 gol de atacaksınız" diyerek yumruğunu vurdu. Göztepe'miz, iyi oynamasına rağmen ve bir çok gol kaçırmasına rağmen bu maçı 2-0 kaybetti. Mehmet ve arkadaşları olağanüstü bir mücadele sergiledi. İş daha sonra kuraya kaldı. Maçın hakemi İtalyan Milletvekili Roberio'ydu. Tur atlayacak takımı para atışı belirleyecekti. Hakem Gürsel Aksel'e sordu. Gürsel arkadaşlarının da okeyini alarak "tura" deyince hakem parayı havaya attı. Metal para havada süzülerek döndü. Para yere düştüğünde kıyamet koptu. Evet, paranın üst yüzü tura. Yani Göztepe'miz bir üst turda. Sarı-kırmızılı ekibimiz, işte bu para atışının ardından Marsilya'yı evinde şansıyla da olsa geçip tur atlamayı başarmıştı. O güne kadar ciddiliğiyle tanınan Adnan Süvari bile büyük bir mutlulukla haykırıyordu: "Finale çıkacağız"
Mehmet Aydın'dan Bir Anı: Türkiye Kupası Macerası
Türkiye Kupası'da oynanan Ankara Demirspor maçı Mehmet Aydın'ın hayatında önemli bir yer taşıyan maçtı. İlk maçı Göztepe'miz Ankara'da 3-1 kaybetmişti. Rövanş İzmir'deydi. Maçın ilk yarısı 1-0 konuk ekibin üstünlüğüyle sona erdi. Soyunma odasına girildi. Kimse konuşmuyordu. Alsancak Stadı zemininden merdivenlerle yukarı çıkarken basamaklarda Kaptan Gürsel Aksel durdu ve geriye döndü: "Durun" dedi ve ekledi: "Söyleyeceklerim var" dedi. Arkadaşlarından çıt çıkmıyordu. Gürsel devam etti: "Arkadaşlar görüyorum ki, hepiniz maçı şimdiden bitirdiniz. Tatil hesapları yapıyorsunuz. K.Mehmet, B.Mehmet ve sen Çağlayan sizlere söylüyorum. Biz 7 kişi hücum oynayacağız. Siz üç kişi defans yapacaksınız. Bize neden yardım etmiyorsunuz diye sakın tepki göstermeyin" dedi.
Mehmet Turu Getirdi
Sonrasını Mehmet Aydın şöyle anlatıyor: "Takım sahaya çıktı. Göztepe'miz saldırıyor, Ankara ekibi sahasından bile çıkamıyordu. Önce Fevzi, ardından Fuji, sonra yine Fevzi üst üste golleri sıraladılar. Maç 3-1 olmuştu. Gidiyor denilen maç biranda dönmüştü. Dakikalar 86'yı gösterdiğinde sağdan Ertan orta yaptı ve ben dördüncü golü yani tur golünü attım. O an öyle mutluydum ki! Sonra Bursa'yı ve finalde de Eskişehir'i yendik Türkiye Kupası'nı kazandık. Ardından Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı Fener'i yenerek müzemize götürdük. Ama o konuşmanın bizim üzerimizde gerçekten çok büyük etkisi olmuştu."
![](http://3.bp.blogspot.com/_sR5CmnJ3uB4/SoKjuwm72EI/AAAAAAAAAY8/CFGhI0qLOuU/s400/%C3%87a%C4%9Flayan.jpg)
ÇAĞLAYAN DEREBAŞI
Kimdir?
Çağlayan Derebaşı 1940 yılında Ankara'da doğdu. Futbola Ankaragücü altyapısından başladı. Ankaragücü, Konya İdmanyurdu ve Göztepe'mizde forma giydi. Sarı-kırmızılı ekibimizde zamanının en iyi sol beki olarak tarihe geçti. Soğukkanlılığı nedeniyle arkadaşları kritik anlarda tüm penaltıları ona attırırdı. Derebaşı, evli ve iki çocuk babası.
Çarli Çağlayan
Efendi, hırslı ve centilmendi. Çevresindekilerle pek konuşmazdı. Kendi deyimiyle "lüzumsuz konuşmalar" yapmazdı. Takımın en çalışkan futbolcularından birisiydi. Arkadaşlığa çok önem verirdi. Arkadaşları için hiçbir şeyden kaçınmazdı. Soğukkanlı olduğu için genelde takımda penaltıları ona attırırlardı. Göztepe'mize dışardan gelmesine rağmen öz ve öz Göztepeliydi. O efsane takımın mimarlarından birisiydi. Birçok büyük başarıda hiç kuşkusuz onun payı büyüktü. Kaleci Ali Artuner'in dediği gibi "Önümüzdeki defans olmasa ben de Ali Artuner olamazdım" sözünün kahramanlarındandı.
Pavyon Macerası
O bir gün yine arkadaşlarına uyup pavyona gitti. Gidiş o gidiş oldu. Bir daha pavyona ayak basmadı. İşte Çağlayan ve pavyon macerası: "O zamanlar gençliğin etkisiyle arasıra pavyona eğlenmeye giderdik. Hocamız hemen kokuyu alırdı. Gazino veya pavyona gittiğimizde garsonlar ve bizi tanıyan kişiler uyarırdı veya hocamıza durumu bildirirdi. Yine birgün Hüseyin, Fevzi ve ben, pavyona gittik. Kimse bizi tanımıyordu. Pavyonun garsonu da Göztepiliymiş. Ertesi gün idman bittikten sonra Adnan Hoca herkesin ortasında "Pavyoncular ayrılsın" dedi. Biz birden birbirimizin yüzüne baktık. Çıksak bir türlü, çıkmasak bir türlü. Fevzi, ardından ben, sonra Hüseyin öne çıktık. Bunun üzerine hocamız yüzümüze baktı. Suratımın ilk defa öyle kızardığını hissettim. Çok ağır bir ceza bekliyorduk. 6 tur fazla koştuk. Ama o bakışlar 60 tura bedeldi. Daha sonra hiç pavyona gitmedik."
![](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_uEDgF9_WlL6lW3hB4nhH0j8SPHsy6LvzkCOjWkoRu1fKIwcsxLJ86JxnRSYWFnk2BuySm_rnN70SzhkpU8GZIiiRaCa9fRu2emAOPJSPEx9y4n4XyNgw=s0-d)
Mekanın Cennet olsun Büyük Göztepeli...
Mekanın Cennet olsun Büyük Göztepeli...
Göztepelilik Apayrı Bir Olay
O diğer arkadaşları gibi futbolu bıraktıktan sonra antrenörlük yapmadı. Hatta futboldan koptu. Göztepe'mizin o dönemdeki yöneticileri gibi yöneticiler bulamayacağını düşünüp, "Parası olan yöneticiler gün geliyor takım kuruyorlar. Ben antrenör olarak işime karışılmasına izin veremezdim. Bu meslek bana göre değildi" diyor Çağlayan... Göztepe'nin ve Göztepeliliğin apayrı bir olay olduğunu söyleyen Çağlayan, "Özveri, inanç ve zihniyet bizim için çok önemliydi. Sözkonusu Göztepe'nin başarısı olunca para konuşulmazdı. Gürsel ağabey görüşmeye girer, bizim adımıza anlaşma yapar, sonra bize "Girin içeriye, imza atın" derdi. Biz ona öylesine çok güvenir, yöneticilerimizin de bizi mağdur bırakmayacağını bilirdik."
Çağlayan Derebaşı'ndan Bir Anı: Kaçan Penaltı
"Soğukkanlı olmam nedeniyle arkadaşlar genelde penaltıları bana attırıyorlardı. İdmanlarda bol bol penaltı çalışması yapardım. İdmanlarda dahi penaltı kaçırdığım pek görünmezdi. Topla çok iyi konsantre olur, kaleciyi bakışlarımla aldatırdım. Bir gün Altınordu ile oynuyoruz, Alsancak Stadı'nda. Bizim için çok önemli bir maç. Mutlaka kazanmamız gerekiyor. Maçın sonlarına doğru bir penaltı kazandık. Herkes yine bana döndü. Gürsel Ağabey ile Nevzat Güzelırmak, yanıma geldiler ve bana dönerek "Bu penaltıyı kaçırırsan yanarız. Bu maçı mutlaka kazanmamız lazım" dedi. Onların heyecanı beni de etkiledi. Ve hayatımda ilk defa penaltı kaçırdım. O maçı kazanamadık. Arkadaşlarım maç sonunda eve geldiler, teselli etmeye çalıştılar."
NEVZAT GÜZELIRMAK
Kimdir?
Nevzat Güzelırmak 1 Ocak 1942 yılında İzmir'de dünyaya geldi. 17 yıl Göztepe'mizin forması giydi. 19'u A milli olmak üzere 40 kez milli oldu. 1975'te futbola veda eden Güzelırmak, 1.Lig'de Boluspor, Denizlispor, Bursaspor, Altay, Karşıyaka, Kayserispor ve Antalyaspor'da teknik direktör olarak görev yaptı. 2.Lig'de şampiyonluğa oynayan Göztepe, Aydın, Kuşadası, Adana Demirspor, Afyon, Konyaspor gibi takımlarda görev yaptı. Kayserispor'u 1.Lig'e çıkartan Güzelırmak, 2 erkek 1 kız çocuk babası.
Çayırlıbahçe'de Başladı
Futbola 1957 yılında Çayırlıbahçe'de başladı. Namık Kemal Lisesi'nin karşısındaki alan o dönemlerde halk sahası olarak kullanılıyordu. Göztepe'miz hazırlık maçlarını bu sahada yapıyordu. Nevzat Güzelırmak da, Çayırlıbahçe ile Göztepe arasında oynanan maçta Çayırlıbahçe forması giydi. 16 yaşındaki genç delikanlı sağ açık oynuyordu ve o maçı Çayırlıbahçe, 5-2 kazandı. Göztepe'mize iki golü de Nevzat attı. O dönemde Sarı-kırmızılı ekibimiz için futbolcu beğenen Abbas Göçmen maçtan sonra Güzelırmak'a geldi ve şunu sordu: "Göztepe'yi seviyor musun?" O da "Seviyorum." deyince Abbas hoca "O zaman yarın malzemelerini al gel." dedi. İşte Nevzat'ın Göztepe'mize gelişi böyle oldu.
İngiliz Nevzat
Yıllar geçti Nevzat Güzelırmak tam 17 yıl Türkiye liginde, Avrupa kupalarında ve bir çok müsabakada aralıksız olarak Göz-Göz'ümüzün formasını giydi. O dönemin yöneticisi David Franko ona "İngiliz" lakabı taktı. Nevzat'ın futbolu İngilizlere benzetildiği için Nevzat, yıllarca bu lakapla anıldı. İlk geldiğinde Göztepe'miz alt sıralarda oynayan bir takımdı. Bir münibüs taraftarı vardı. Güzelırmak da Göztepe'miz gibi başarılarıyla büyüdü. Efsane takımın başarısını arkadaşlığa ve kaliteli kadroya bağlayan Güzelırmak, "Bana göre bizim kadar, o dönemde görev yapan yöneticilerin bizim başarımızda büyük payı vardı." diyor ve şunları söylüyor: "Çok iyi bir takımımız vardı. Arkadaşlık süperdi. Çok iyi bir istikrar sağlandı. Adnan Süvari'nin önderliğindeki takımımız yönetimimiz tarafından devamlı derece korundu. Takımı dağıtmayan ve bizi birbirimize bağlayan o dönemin yöneticileri teknik adamı Adnan Süvari, Abbas Göçmen, yöneticiler Mustafa Orçinos, Ruhi Karaduman, Sebahattin Süvari, Ahmet Sevil ve Zeki Çırpıcı ve diğerlerinin emekleri olağanüstüydü. Büyük paralar karşılığında başka takıma gitmeyi kimse düşünmedi. Ogün arkadaşlığımız neyse şimdi de o. Şimdi yaşlarımız 50 ile 60 arasında değişiyor. Her ay veya 15 günde bir bir yerde toplanır, ailece görüşürüz. Bu herhalde Türkiye'nin hiç takımında yoktur. Göztepe'mizin parçalanmasına hiç bir zaman izin vermedik. Biz kendi arkadaşlığımızı, kendi kulübümüzü sevdik. Eğer, gitseydik onlara ihanet etmiş gibi olurduk. Bu kadroya yazık olurdu."
"Yıl 1969. Yani 1968-69 sezonuydu. Göztepe Türkiye Kupası finaline kalmış ve finalin ilk maçı için Eskişehir'e gitmiştik. Eskişehirspor, o maçta bizi 2-1 yenmişti. Maçın tek golünü de ben frikikten atmıştım. Rövanşta İzmir'e döndük. Maç 1-1'ken Çağlayan hakem tarafından oyundan atıldı. Soyunma odasına gittik. Adnan Süvari kısa bir konuşma yaptı. O sırada da Çağlayan başı önde kenarda oturuyordu. Süvari bize 'Arkadaşınız oyundan atıldı. 10 kişi kaldınız. Bu kupa Eskişehir'e gidecek olursa arkadaşınız zan altına girecek. Hepiniz birleşeceksiniz, bu arkadaşınızın eksikliğini hissettirmeyeceksiniz. Bu maçı kazanacaksınız.' dedi. İkinci yarıya o inançla çıktık. 10 kişiyle önce Fevzi'nin, sonra Nielsen'in golleriyle maçı 3-1 kazandık. Maç bittiğinde Çağlayan ağlıyordu."
NİHAT YAYÖZ
Kimdir?
1945 yılında İzmir Buca'da dünyaya gelen Nihat Yayöz, futbola Göztepe'mizin genç takımımda başladı. 1958 yılında rahmetli Abbas Göçmen tarafından bir tavsiye üzerine genç takımda denemeye alındı. Beğenildi ve çok çalışarak efsane takımın kadrosuna girmeyi başardı. 1961 yılında A takımına yükseldi. 1970 yılına kadar Göztepe'mizde forma giydi. Daha sonra Beşiktaş'a transfer oldu. 1974-75 sezonunda yeniden sarı-kırmızılı ekibimize döndü. 1978 yılında jübilesini yapan Yayöz, 16 defa A ve Ümit Milli Takım'da forma giydi.
Vazo Nihat
Kendi deyimiyle futbolda tüm ideallerine ulaştı. Ama biri hariç. Gol krallığı. Hala kaçan krallık için yanıyor, üzülüyor. Nihat Yayöz'ün daha küçük yaşlardayken hayalini süsleyen şeyler birer birer gerçekleşti. En büyük ideali önce Göztepe'mizde forma giymekti, giydi. Ardından milli takımda oynamaktı, oynadı. İstanbul kulüplerinden birine transfer olmaktı, oldu ve Beşiktaş'a gitti. Gol kralı olmaktı, işte talihsizlik sonucunda o idealine ulaşamadı.
Hastalanınca Krallık Gitti![](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_ukO-ZvtRNtw41SA0-ACEFAAnpx7vIlXsrGi-wK8bXBupPDBJe85hLgjfCGq2yy5DbYqkwTxqLtnalwt1I-h0-Co1TpNsyy2al6ReJSUDAX=s0-d)
A Milli Takım ile birlikte Rusya'ya giderken aniden rahatsızlanan Nihat Yayöz'e doktorlar sarılık teşhisi koydu. Nihat, tam formunun zirvesindeydi. Attığı 12 golle krallık yarışının zirvesindeydi. Doktorlar onun futbol oynamasını yasakladılar. Nihat tam 4.5 ay futboldan uzak kaldı. Buna rağmen Eskişehirsporlu Fethi Heper'den başka ona yaklaşan futbolcu olmadı. Fethi Heper, 13 gol atarken o 4.5 ay uzak kalmasına rağmen sezonu bir gol farkla 12 golle tamamladı. Nihat, sarı-kırmızılı ekibimizin alt yapısından yetişip efsane takımla birlikte adını Türk futboluna altın harflerle yazdıranlardan birisidir. Efsane takımın kurucusu, yaratıcısı Adnan Süvari, kendisini bildiğinden beri futbolun içerisinde olduğunu söyleyen Yayöz'e göre, Türkiye'ye gelmiş geçmiş en iyi teknik adamıdır.
Nihat Yayöz'den Bir Anı: Bursa'dan Zor Çıktık
Yıl 1968-69 sezonu. Göztepe'mizin yarı finalde rakibi Bursaspor. Sarı-kırmızılı ekibimiz İzmir'deki maçı Nihat'ın son dakikada attığı golle 1-0 kazanmıştı. İkinci maç Bursa'daydı. Çok zor bir maçtı. Bursaspor'un taraftarları oldukça fanatikti. Göztepe'mizin bu maçtan en azından beraberlikle ayrılması gerekiyordu. Sarı-kırmızılı ekibimiz ilk yarıda yenen golle yenik duruma düştü. Ancak, ateşli Bursaspor taraftarları hiç susmuyordu. Nihat: "Bana göre Bursa o maçı taraftarı yüzünden kaybetti. Taraftarlar kendi takımlarına yüklenince bize cesaret geldi." yorumunu yapıyor. Maçın son dakikaları oynanıyordu. Heyecan doruk noktadaydı. Nihat, Ertan'dan gelen topu filelere gönderdi. Kendi deyimiyle Bursa'yı, "Santrası dahi olmayan golle" yıktı. Bursa Atatürk Stadı ana-baba günüydü. Taraftarlar çılgına dönmüştü. Görevililer "Merak etmeyin, bir şey olmaz" deyip Göztepeli futbolcularımızı sahanın ortasında topladılar. Ancak, fanatik Bursasporlu taraftarlar açık tribünün tellerini yıkıp sahaya girdiler, Göztepeli futbolcularımıza saldırdılar. Sarı-kırmızılı ekibimiz canlarını zor kurtarıp soyunma odasına kendilerini zor attı. Daha sonra askeri birlikler çağırıldı. Göztepe'miz soyunma odasında mahsur kaldı.
Asker Kıyafeti Giydiler
Herkes "Nasıl çıkacağız" diye planlar yaparken Nihat, ortaya atıldı. "Askerlerin kıyafetini giyelim" Bu fikir herkesin kafasına yattı. Efsane takımımızın futbolcuları kendilerini kurtarmak için gelen askerlerin kıyafetini giyerek stat dışına çıktılar ve Bursa Garnizon Komutanlığı'na gittiler. Kışlada askerlerin karavanasından yemek yediler ve daha sonra yola koyuldular. Bursaspor'u son dakikada attığı golle yıkan Nihat, bu defa Galatasaray ile oynanan final maçında yine son dakikada sahneye çıktı. İzmir'deki maçta 90. dakikada Göztepe'mize galibiyeti getiren golü yine Nihat attı. İstanbul'daki maç için geriye sayım başladı. Galatasaray ilk yarıda attığı golle 1-0 öne geçti. Herkes maçın bu skorla bitip uzatmaya geçileceğini düşünürken, sahneye yine Nihat çıktı. Nihat, son dakikada bu defa Cim-Bom'u dize getirdi ve Göztepe'miz bu skorla ikinci defa Türkiye Kupası'nı müzesine götürdü.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCbCDs4wZXmRJbxYSQlnxDYqU7QM72tEqYE2Zwuv4chc_G4MsFFgyVsVUQhj1fYxl8ZPfQG29s2dybA6Adb8DTVvCAu-lNcWSs_hpbLTqWDGp6GM1CdgwQoyauIRfab864SLeFk9keWwg/s640/2.jpg)
Büyük Kaptan Mekanın Cennet olsun..Nurlar Işıklar içinde yat...
GÜRSEL AKSEL
Kimdir?
1937 yılında Edirne'nin Uzunköprü kazasında dünyaya gelen Gürsel Aksel, babasının memuriyeti nedeniyle geldikleri Manisa'da futbola başladı. Kısa sürede futbol otoritelerinin dikkatini çekti. 1955 yılında ağabeyi Güler Aksel ile birlikte Manisa Gençlik'ten Göztepe'mize transfer edildi. 10 yılı takım kaptanlığı olmak üzere 17 sene aralıksız sarı-kırmızılı ekibimizde oynadı. Göz-Göz'ümüzün tarihi başarılarında başrol oynadı. İki defa Türkiye Kupası, bir defa Cumhurbaşkanlığı Kupası kazanan kadronun kaptanıydı. Aynı şekilde Avrupa Kupa Galipleri Kupası, Fuar Şehirleri (UEFA) Kupası'ndaki tüm maçlarda görev aldı. Futbolu bıraktıktan sonra, Göztepe, Ordu, Rize takımlarında teknik adam olarak görev yaptı. Rizespor'u çalıştırırken 13 Ekim 1978'de bir benzin istasyonundaki patlama sonucunda hayata gözlerini yumdu. Aksel, Evli biri kız, diğeri erkek iki çocuk babasıydı. 3 defa A Milli, 2 defa Ümit Milli 12 defa da Ordu Milli Takım'da oynayan Aksel, 1966 yılında Kazablanka'da Dünya Şampiyonu olan Ordu Milli Takımı'nda görev yaptı.
Koca Kaptan Gürsel
Koca Kaptan Gürsel
Kimileri ona maç sırasında çok konuştuğu için "kaynana", kimileri vücut yapısı nedeniyle "kestane" kimileri ise liderlik vasfı nedeniyle "baba" diyordu ama o günümüze "Koca Kaptan" lakabıyla geldi ve bu lakap onunla özdeşleşti. Gürsel Aksel, bir ekoldü. O iyi bir kaptan, iyi bir futbolcu, iyi bir insan ve hepsinden önemlisi iyi bir dosttu. Takım arkadaşlarını sevdi, kulübünü sevdi ve hepsine sevgiyi aşıladı. Sevgiyle nelerin başarılabileceğini herkese gösterdi. Öyleki herkesin umutsuzluğa kapıldığı anlarda dahi o arkadaşlarına ve çevresine hırs aşıladı, sevgi aşıladı. O muhteşem kadroda ona inandı, onunla Avrupa kapılarını araladı. Öyle bir liderdi ki, onun Göztepe'de görev yaptığı dönemde futbolcular hiç bir zaman doğru düzgün transfer görüşmelerine dahi girmedi. Gürsel Aksel, sezon sonunda yönetim toplantısına giriyor tüm takım arkadaşları için pazarlığa oturuyordu. Arkadaşları ise kapıda onu bekliyordu. O yöneticilerle yaptığı çetin mücadele sonunda anlaşmaya varıyor, kapıdan çıkıp arkadaşlarına "Arkadaşlar artık içeri girip imza atabilirsiniz" diyordu. Futbolcular imza attıkları kağıda baktıklarında Koca Kaptan'ın en düşük fiyata imza attığını, kendilerine daha fazla para yazıldığını görüyorlardı. O işte böyle bir liderdi. Hatta yöneticilere o dönemlerde "Ali'ye daha fazla para verin. O çok para yiyor. Ona yetmez" diyerek en fazla parayı da ona verdiriyordu. Ama futbolcular da, ona öylesine büyük saygı gösteriyordu ki, o duşa girmeden hiç bir futbolcu duşa girmiyordu. Koca Kaptan'ın bir dediğini iki etmiyorlardı. Gürsel Aksel, Göztepe'miz ile bir çok başarılara imza attı. Sarı-kırmızılı ekibimizin Avrupa Kupaları'nda çeyrek final ve yarı final oynadığı dönemlerde ve iki Türkiye Kupası, bir Cumhurbaşkanlığı Kupası kazanılmasında büyük pay sahibi oldu.
Futbolculuk döneminde tarihi başarılara imza atan Gürsel Aksel, antrenörlük döneminde Göztepe'mizin 2.Lig'e düşüşüne tanık oldu. Hem de son maçta Göz-Göz'ümüze rakip olan Orduspor'un başında. 1976-77 sezonunda Göztepe'miz ligde zor günler yaşıyor. Ligin son haftasına girildiğinde sarı-kırmızılı ekibimiz Ordu deplasmanına gidiyor. O dönemde Gürsel Aksel Orduspor'un teknik direktörü. Göztepe'miz bu maçı kazanırsa ligde kalacak, kaybederse küme düşecek. Maçtan önce Göztepeli yöneticiler koca kaptana adeta yalvarıyor. "Aman Gürsel, Göztepe'nin kaderi senin elinde. Bize bir puan bile yetiyor. Futbolcularla konuş, bu işi bağla." diyorlar. Koca Kaptan duyduklarına inanamıyor ve yerinden fırlıyor. "Siz hiç futbolcunuza bu maçı satın diyebilirmisiniz? Biz bugüne kadar Göztepe'de formamıza hiç ihanet etmedik, ettirmedik. Size şerefli bir forma bıraktık, düşeceksek şerefimizle düşeriz. Kalbim Göztepe'yle ama ben böyle bir şey yapamam." diyor. Aksel, maçtan önce soyunma odalarına gidip futbolcularına "Arkadaşlar. Benim kanım, canım her şeyim Göztepe. Ama sakın bana bakıp duygusal davranmayın. Çıkın mertçe, erkekçe oynayın ve maçı kazanın." diyor. Orduspor o maçı 2-1 kazanıyor ama maçtan sonra Orduspor soyunma odası ölü evi gibi. Futbolcular Gürsel Aksel'i maç bitiminde hüngür hüngür ağlarken buluyor, onu teselli etmeye çalışıyor. Aksel, kimseye haber vermeden Kula'ya gidiyor ve tam 1.5 ay hiç ama hiç kimseyle konuşmuyor. Yakınları onun sağlığından endişe ediyor, Aksel Göztepeli arkadaşlarının ısrarıyla İzmir'e zor getiriliyor.
Gürsel Aksel'den Bir Anı: Cumhurbaşkanlığı Kupası
1969-70 sezonu. Gürsel Aksel'in allandıra, pullandıra anlattığı en büyük anılardan birisi. Göztepe'miz, Galatasaray ile Cumhurbaşkanlığı Kupası oynuyor. Maçtan önce ısınma hareketleri yapılırken Galatasaray'ın İzmirli efsane ismi Metin Oktay, Gürsel Aksel'in yanına giderek, "Size dört gol atacağız" diyor. Aksel müthiş sinirleniyor. Arkadaşlarını soyunma odasında toplayıp durumu anlatıyor ve şunları söylüyor: "Bakın arkadaşlar bu maçı mutlaka kazanacağız. Anadolu'ya bu kupayı götüren ilk kulüp olacağız. Bu maçı benim için kazanın" Göztepe sahaya çıkıyor ve süper bir oyun sergiliyor. İlk yarı 1-1 sona eriyor. İkinci yarıda adeta Göztepe fırtınası esiyor. Gürsel Aksel, ceza alanı dışından topa nefis vuruyor, top Galatasaray ağlarında. Maçın hakemi Orhan Gönül, ürküyor. Göztepe'mizin kupayı alması veya Galatasaray'ın kupayı kaybetmesinin getireceği tepkilerden korkuyor. Maçı uzattıkça uzatıyor. Ama Göztepe davaya inanmış. Maçı kazanacak. Gürsel'in pasını alan Fevzi uzatma dakikalarında topa öylesine güzel vuruyor ki, Cim-Bom adeta çimlere gömülüyor, taraftarlarımız ayağa kalkıyor. Evet, Cumhurbaşkanlığı Kupası Göztepe'mizin. Tribünlerde büyük coşku yaşanıyor. Maçtan sonra Gürsel Aksel, taraftarlardan kurtulup maçın topunu alıyor ve Galatasaraylı Metin Oktay ile diğer futbolcuların yanına yanaşarak, "Dört atarız demiştiniz. Biz size üç tane attık. Al bununla dört olsun." diyor ve takım arkadaşlarının yanına koşuyor. Ardından dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'dan Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı alıyor.
CEYHAN YAZAR
Kimdir?
1943 yılında Antalya Akseki'de dünyaya gelen Ceyhan Yazar, futbola Somaspor'da başladı. 1961-62 sezonunda Manisa Karması'yla Genç Milli Takıma seçildi. Atatürk Lisesi'nde okuyordu. İzmir Karması'nda Göztepeli Ali ve Halil, Altaylı Ayfer, Karşıyakalı Gode Cengiz'e karşı forma giydi. Genç Milli Takım'a çağırıldı ve Antrenör Fikri Bayrıl aracılığıyla Göztepe'mize transfer oldu. Efsane takımımızda görev yaptı. Ancak, tahsil nedeniyle Amerika'ya gitmek zorunda kaldı ve Göztepe'mizi o şaşalı dönemde bıraktı. Cosmos takımında oynayan ilk Türk futbolcu oldu.
Fırtına Ceyhan
Göztepe'mizin efsane takımına girmeyi başaran futbolculardan birisiydi Ceyhan Yazar. Futyaşantısı büyük başarılarla dolu geçti. Hem okuyor, hem de futbol oynuyordu. Futboldan para kazanamayacağını anlayınca Amerika'ya gitti.
İngiltere İle Kısa Sürede Kurulan Dostluk
İngiltere İle Kısa Sürede Kurulan Dostluk
Yaşadığı dönem, Onun deyimiyle "En güzel" günlerdi. İşte o güzelliklerden birisi de 1967 yılında yaşandı. Ceyhan, Avrupa Kupası'nda oynadıkları Anwers maçını söyle anlatıyor: "Ülkemizi Avrupa Kupaları'nda üç takım temsil ediyordu; Fenerbahçe, Galatasaray ve Göztepe. Galatasaray ve Fenerbahçe rakiplerine 5-0 yenilmişlerdi. Türkiye'nin gözü bizdeydi. Rakibimiz Belçika şampiyonu Anwers takımıydı. Maçtan bir gün önce kaldığımız iki yıldızlı otelden çıktık ve gece, takım halinde Brüksel sokaklarında dolaştık. Yolda, son Dünya Kupası şampiyonu İngiltere Milli Takımı'nı gördük. Onlar da bizim gibi dolaşıyordu. İngiltere Futbol Federasyonu Başkanı Winter Boccom, Adnan Süvari'yi görünce hemen onun yanına geldi ve sohbet etmeye başladı. Tahsil için daha önce İngiltere'de bulunan Süvari ile çok eski dostlukları varmış. Onlar konuşurken, bizler de İngilizler'in dünyaca ünlü futbolcuları Baby ve Jackie Charlton kardeşler, Allon Baalv, Baby More ve Banks gibi futbolcularla tanışma fırsatı bulduk. Onlar bize, biz onlara rozet ve bayraklar verdik, birbirimize başarı dileğinde bulunduk. Süvari daha sonra Kafile Başkanı Muhittin Ekiz'in yanına gitti. Ben de onların konuşmalarına kulak misafiri oluyordum. Adnan Süvari, Ekiz'e "Biz de İngiltere Milli Takımı'nın kaldığı otelde kalacağız" dedi. Ekiz, "Paramız yok ki" dedi. Bunun üzerine "O zaman ben gidiyorum" dedi. Ekiz ve Nadi Baba araya girdi ve biz İngiltere Milli Takımı'nın kaldığı Brüksel Hilton Oteli'ne yerleştik. Arada çok büyük fiyat farkı vardı. İngilizlerin futbolcularıyla bol bol sohbet ettik. Onlar bize maç bileti verdiler. Kağıt oyunu oynadık. Adresler ve telefon numaraları aldık. Ertesi gün onların maçını izledik. Biz bir gün sonra oynayacaktık.
Avrupa'da İlk Deplasman Galibiyeti
Ve o an geldi. 5 dakika kala Adnan Hoca konuşma yapardı. Yapmadı. İkinci sinyal geldi, yine konuşma yapmadı. Çıkış tüneline çıkarken yanımıza geldi ve şunu söyledi: "Sizler benim için Dünya Şampiyonu olmuş İngiltere Milli Takımı kadar kıymetlisiniz". Tüylerimiz ürperdi. Çıktık, rakibimizi Fevzi'nin iki güzel golleriyle 2-1 yendik ve Avrupa'da ilk defa deplasmandan galibiyetle Türkiye'ye döndük.
ERTAN ÖZNUR
Kimdir?
2 Eylül 1944 günü Afyon'da dünyaya gelen Ertan Öznur, futbola İzmir Demirspor'da başladı. Ardından Yeşildirek'e gitti, bir yıl sonra yeniden İzmir Demirspor'a döndü. Göztepe'mizin Demirspor'u 5-3 yendiği maçtan sonra Gürsel Aksel'in teklifiyle sarı-kırmızılı kulübümüze geldi. Namık Kemal Lisesi'nde Nevzat, Ali ve Nihat ile okul arkadaşı olması nedeniyle kısa sürede takıma uyum sağladı. Göz-Göz'ümüzün mazide yaşadığı başarıların baş mimarlarından birisi oldu. Futboldan kopmayan Öznur, teknik adam olarak bir çok takımda görev yaptı. Ertan Öznur, bir kız bir de erkek çocuk babası.
Attığı kurnazca goller nedeniyle arkadaşları ona bu adı takmıştı. Futbolu, müthiş tekniği ve enerjisiyle Göztepe'mizin dinamosu gibiydi. Kritik zamanlarda attığı gollerle sarı-kırmızılı ekibimiz onunla çok büyük başarılara imza attı. Ama onun içinde şampiyon olamamak büyük üzüntü yaşattı. "Bir defa şampiyon olamadık ya, ben ona yanıyorum" diyen Ertan Öznur, 1966 yılını hiç ama hiç unutamıyor. Öznur, şunları söylüyor: "Avrupa kupalarından ziyade 1966 yılında şampiyon olacakken şampiyonluğu kaybetmemiz bende derin izler bıraktı. Bu benim için çok acı bir hatıradır. O sezon çok ama çok şanssız bir sezondu. Eğer evimizde Ankaragücü'ne yenilmesek ve son maçta Beşiktaş'ı evimizde yensek, Türkiye'nin Anadolulu ilk şampiyonu biz olacaktık. Ankaragücü maçının ilk yarısını 2-0 galip kapattık. İkinci yarıda öylesine kötü oynadık ki, tam 5 gol birden yedik. Maç 5-2 yenilgimizle bitti. Bir kaç hafta sonra Beşiktaş ile İzmir'de karşılaştık. O maçı da 2-0 kaybettik. Beşiktaş o galibiyetle şampiyon oldu. Aslında şampiyonluk bizim hakkımızdı. Bu iki maçı kazanmış olsaydık başarılarımıza lig şampiyonluğunu da ekleyecektik. Aynı sezon Türkiye Kupası finalinde de, Altay'a kupayı kura sonucunda kaybettik. Ama bir sonraki sezon hem Türkiye Kupası'nı, hem de Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı kazandık."
Ertan Öznur'dan Bir Anı: Ağlayan Soydaşımızı Hiç Unutmadık
1963 yılında Göztepe'miz ilk Avrupa seferine çıkıyordu. Ancak, yönetim maddi çıkmaz içerisindeydi. Para yoktu. O nedenle uçakla seyahat gerçekleşmedi. Göz-Göz'ümüz kurada Romanya'nın Petrol takımıyla eşleşti. Takım otobüsle yola çıktı. Bakın o günü Ertan nasıl anlatıyor: "O zamanlar uçak fazla kullanılmıyordu. Yönetimde maddi problemler yaşanıyordu. Otobüsle maceralı bir yolculuğa çıktık. Yolun nasıl geçtiğini bir türlü anlamadık. Bulgaristan o zamanlar kominizmin en hararetli günlerini yaşıyordu. Bulgaristan'a girdiğimizde otobüsümüzün önünde Türk bayrağı ve Göztepe flaması vardı. Soydaşlarımızın bizimle konuşması yasaktı. Bize sevgiyle bakıyorlar ama yanımıza gelemiyorlardı. Türk bayrağını gören bir soydaşımızın uzaktan bize bakıp ağladığını gördük. Ondan çok etkilendik. Yorucu bir yolculuğun ardından Romen rakibimize deplasmanda 1-0 yenildik. İkinci maçı 2-0 kazanıp tur atladık. Ama o ağlayan soydaşı hiç unutmadık.
FEVZİ ZEMZEM![](https://lh3.googleusercontent.com/blogger_img_proxy/AEn0k_vcHCLekf14LUsQYmJ0xaNO0npRt2G6LJSoVdQ2z1rOyFlmq0gSQfBMKpJZCKZVzn2fajtrSAXBYUyv9K9_kLrX-sgUoW6SALri6p6mLdMlWJAtwBSOjFxSosSh9exZFYOuDjOlMb9ojECv5QFt8n16b95fMMRnv8GjdRRdEQMHmsr4SEhml-Xz72MG7lN8ySY=s0-d)
Kimdir?
Fevzi Zemzem 1941 yılında İskenderun'da doğdu. Oldukça parlak bir futbolculuk yaşantısı oldu. Ege'den milli takımda en fazla forma giyen futbolculardan birisi oldu. 1960 ile 1970 yılları arasındaki tüm milli maçlarda görev yaptı. Tam 23 defa A Milli takımda forma giydi. 1.Lig'de 144 gol atarak Türkiye'nin gelmiş geçmiş en golcü futbolcularından birisi oldu. İki defa gol kralı oldu. Futbolculuk dönemindeki parlak yaşantısını teknik direktör olarak da sürdürdü. Zemzem, Orduspor'un 1.lig takımını çalıştırdı. O yıl ligi üçüncü sırada bitiren Orduspor tarihinde ilk defa Avrupa Kupalarına katıldı. Samsunspor (1981-82) ve Diyarbakırspor'u (1984-85) 1.Lig'e çıkarttı. Tanju Çolak, Dobi Hasan gibi Türk futbolunun ünlü isimlerini yetiştirdi. 2.Lig'de zirveye oynayan bir takımı çalıştırdı. Zemzem evli ve Murat adında bir erkek çocuk sahibi.
Buldozer Fevzi
Buldozer Fevzi
Fevzi Zemzem... Namı diğer "Buldozer Fevzi". Güçlü fiziği, oyun tekniği ve bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle ve attığı gollerle rakip defans oyuncularının ve kalecilerin bu adı taktığı Zemzem'in futbolculuk ve teknik direktörlük yaşantısı birçok başarılarla dolu. Fevzi Zemzem'i ilk keşfeden İzmir'de o zaman Hava Harp Okulu'nda okuyan Göztepeli taraftarlardan Üsteğmen Özcan. Onu Bursa'da askerliğini yaptığı dönemde, Bursa Havagücü takımında izlemiş ve beğenmiş. Hemen yöneticilere iletmiş. O dönemin başkanlarından Şevket Filibeli uzun uğraşlar sonucunda onu Göztepe'mize kazandırmış. Filibeli, ona Adana bağlantılı telefonla ulaşmaya çalışmış. Telefona çıkan şahıs da Zemzem'e "Adana'dan arıyorlar" deyince Zemzem, "Adana Demirspor'dan arıyorlardır" diyerek telefona çıkmamış. Daha sonra Filibeli, "İzmir Göztepe'den arıyoruz" diyerek ikinci kez arayınca Zemzem'in Göztepe macerası başlamış. İlk zamanlar pekçok pozisyona girmesine rağmen gol atamadığı için eleştirilmiş. Sabahları erkenden kalkıp kimsenin haberi olmadan kısa ve uzun mesafeli koşular yapmış. Kendisini geliştirmiş ve sahalara dönüşü muhteşem olmuş. O dönemin müthiş savunma oyuncuları Basri'ler, Naci'ler onun deparları ve güçlü fiziğiyle yarattığı ataklar karşısında aciz duruma düşmüş. Türkiye Kupası, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık Kupalarındaki golleriyle milyonları ayağa kaldıran Zemzem, tam 11 yıl aralıksız olarak Göztepe'mizin forması giymiş. Zemzem, sadece Göz-Göz'ümüzde değil ulusal ve uluslararası maçlardaki başarılarda da başrol oynamış. Milli takımın Moskova Zaferi'ni yaşamış. O yıllarda 26 yıldır hiç yenilmeyen Sovyetler Birliği'ni hem de Lenin Stadı'nda yenmeyi başaran milli takımın ilk golünü 8. dakikada atan ve tarihe geçen futbolcu oldu. Golü Zemzem şöyle anlatıyor: "20 Ekim günüydü. Lenin Stadı'nı kar nedeniyle branda ile kapatmışlardı. Sabah kalktığımızda güneş doğdu. O güneş bize mutluluk verdi. O gün kazanacağımıza inandık."
Türk futbolunun unutulmaz golcüsü Metin Oktay, İzmirli olduğu için Fevzi Zemzem ile özel olarak ilgilenirdi. O'na golcülüğün püf noktalarını anlatırdı. O ise Oktay'ı örnek alırdı ve büyük saygı duyardı. Oktay, bir defasında gazetelere şu açıklamayı yapmıştı: "Yerime çok iyi bir golcü bırakıyorum. Gözüm açık gitmeyeceğim". Zemzem, yıllarca unutulmaz golcü Metin Oktay ile gol krallığında yarıştı. Metin Oktay'ı 1967-68 sezonunda attığı 20 golle geçti. Bir sonraki yıl usta golcüyle aynı sayıda, yani 19'ar gol attı. Ama o, "Gerçek kral Metin Oktay. Ben gencim. O futbolu bırakıyor. Benim bir daha alma şansım var." deyince, gol krallığı tacı Metin Oktay'a verildi. İşte böyle bir centilmendi Fevzi Zemzem.
HALİL KİRAZ
Kimdir?
1944 yılımda İzmir'de dünyaya gelen Halil Kir
az'ın futbol macerası 1958 yılında başladı. Göztepe'mizin idmanlarına gidip top toplayan Halil, o dönemin kalecisi Erdoğan'ın vasıtasıyla altyapıya kaleci olarak geldi. Halil kaleci, efsane takımın kalecisi Ali ise santrfor olarak geldi. Ama ne varki, sonraki dönemlerde Ali kaleye geçti, Halil sol açıkta görev yaptı. 1972 yılına kadar Göztepe'mizin formasını giydi. Lig tarihinde 82 gole imza attı. Attığı sert şutlar nedeniyle "Bombacı" lakabı takılan Halil, Atletico Madrid maçında attığı penaltıda fileleri yırttı. Halil evli ve biri kız, diğeri erkek iki çocuk babası.
Bombacı Halil
Halil Kiraz... Attığı şutlarla ağları yırtan, kalecileri bayıltan golleriyle adı "Bombacı Halil" olarak tarihe geçen Atletico Madrid zaferinin kahramanlarından Halil Kiraz. "Bombacı Halil" denildiği zaman, akla gelen ilk şey o meşhur, dillerden düşmeyen Atletico Madrid zaferidir. O zamanlar Avrupa Fuar Şehirleri Kupası adı altında yapılan, şimdiki adıyla "UEFA Kupası"ndaki Atletico Madrid maçı onun hayatında büyük önem taşır. İşte Halil Kiraz'ın ağzından Atletico Madrid maçı: "O zamanlar Göztepe forması giymenin, Rahmetli Gürsel Aksel'in yanında oynamanın bizim için ayrı bir yeri vardı. Hiç unutmuyorum o günü. Atletico Madrid'i 3-0 yenmemiz gerekiyordu. Bulgar hakem penaltı noktasını gösterdiğinde bu zorlu maçı kazanacağımızı o anda hissettim. Penaltıyı rahmetli Gürsel Aksel ağabeyimiz kullanacaktı.
Nevzat Güzelırmak, Gürsel ağabeyin yanına yaklaşarak bir şey söyledi. Gürsel Aksel parmağıyla beni göstererek "Penaltıyı sen kullan" dedi. Sonra Nevzat yanıma geldi ve "Ne sağa, ne sola. Kalecinin iki kaşının arasını nişan al" deyince ben de "Kolaysa gel de sen at" dedim. Alsancak Stadı'nda kendi nefesimi duyar gibiydim. Hayatım boyunca penaltı kullanmamıştım. Nasıl bu görevi bana verirler diye düşünüyordum. Bütün gücümü toplayıp Nevzat'ın dediği gibi kalecinin üstüne nişan aldım, şut öyle sert gitti ki, top ağları yırtarak dışarı çıktı. Daha sonra ikinci golü Gürsel ağabey attı. Rakibimiz 9 kişi kalınca şansımız da arttı. 88. dakikada yaklaşık 30 metreden sol çaprazdan kaleye öyle sert ve hesaplayarak vurdum ki, top benim dahil kimsenin inanamayacağı güzellikte ağlara gitti." Halil Kiraz, "O zamanlar üç büyükler bize savunma oynarlardı. Onlara üç büyük, bize tek büyük derlerdi." diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: "Kadromuzdaki 11 kişinin 11'i de milli takımdaydı. Tek idealim 1.Lig'de şampiyonluktu."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder